N. Aysun Akıncı Yüksel Radyo A'da her hafta yaptığı film yorumlarını burada paylaşıyor.
TRANSLATE. PLEASE TRY IT!
Bu Blogda Ara
14 Kasım 2012 Çarşamba
KORSANLAR / THE PIRATES
27.04.2012
KORSANLAR / THE PIRATES (Peter Lord 2012)
Genelde üst üste benzer filmlere gitmem ama bu hafta yine bir animasyon filme
gittim. Fragmanlarını izleyip merak ettiğim Korsanlar’ın yönetmeni Peter
Lord’un çıkış filmi, yönetmenliği Nick Park’la birlikte yaptığı 2000 yapımı
Tavuklar Firar’da olmuştu. Daha sonra sevimli karakter Wallace ve köpeği
Gromit’in maceralarını anlatan 2 filmin, Fare Şehri, Hediye Operasyonu
filmlerinin yapımcılığını üstlenmişti. Korsanlar filminde Peter Lord ilk kez
yönetmenliği tek başına üstleniyor. Filmin en belirgin özelliği sıraladığım
diğer filmlerde olduğu gibi yine stop motion tekniği ile çekilmiş olması. Gelin
şimdi film hakkında konuşalım.
Kaptan Korsan, her sene katıldığı
“Yılın Korsanı” yarışmasının ödülünü bir türlü kazanamamıştır. Adı bile Kaptan
Korsan olmasına rağmen korsanlık konusunda beceriksiz ve bir korsan için fazla
yumuşak ve yufka yüreklidir. Buna rağmen yarışmaya katılmaktan hiç vazgeçmez. Ancak
yine alay konusu olur. Bu durumu hırsa dönüştüren Kaptan Korsan şansını bir kez
daha denemek ister. Ona sonuna kadar inanan iyi kalpli mürettebatıyla birlikte
yeniden maceraya atılır. Ne var ki şansı
pek yaver gitmez. Ta ki Charles Darwin’le karşılaşana kadar… Bana göre
Korsanlar tıpkı geçen hafta üzerinde durduğumuz Loraks gibi 7 yaş ve üzeri
çocuklar için biraz daha rahat kavranabilir bir film. Ama Loraks gibi
yetişkinlere yönelik espriler içermiyor. Kraliçe Victorya’nın ya da Charles
Darwin’in kim olduğunu bilmeden de film kendi kendine akıp gidecektir
rahatlıkla. Filmin görselliği hoş. Özellikle Londra’nın puslu, karanlık
atmosferi başarılı bir biçimde verilmiş. Stop motion tekniğinin sağladığı boyut
ve canlılık, algımızı olumlu yönde etkiliyor. Ancak hemen bu noktada belirtmem
gereken bir şey var. Sanıyorum artık sinemada 3 boyutlu çekilmemiş bir
animasyon film izleme şansımız olmayacak. Son dönemde izlediğimiz
animasyonların neredeyse tamamı 3 boyutluydu
ve yakında vizyona girecek olan Buz Devri Kıtalar Ayrılıyor başta olmak
üzere tanıtımını izlediğim diğer animasyonlar da 3 boyut teknolojisiyle
çekilmiş. İşte bu noktada 3 boyutun gerekliliğini sorguluyorum. Zira bana göre,
eğer filmde bu 3 boyut meselesi dişe dokunur, gerçekten ayırt edici bir özellik
olarak öne çıkmıyorsa bir, bir buçuk saat boyunca o gözlükleri takmak bana
anlamsız geliyor. Nitekim Korsanlar da bana göre 3 boyutta son derece
başarısız.
Üstelik kanımca filmin yalın,
sevimli, stop motion tekniğinin sağladığı boyutlu görsellik nedeniyle yeterince
tatmin ediciydi. Ama bence animasyon, fantastik, bilim kurgu, korku, macera
gibi türlerde çekilen filmlerde bundan sonra kaçınılmaz olarak 3 boyuta
başvurulacak. Çünkü ana akım sinema sektörünün rekabet ortamı bunu kaçınılmaz
kılıyor. Neyse… Bu başka bir zaman, uzun uzun tartışılabilecek bir konu. Biz
yine Korsanlar’a geri dönelim. Filmin orijinal
seslendirme kadrosunda Hugh Grant, Brendan Gleeson, Jeremy Piven, Brian Blessed
gibi isimler yer alıyor. Türkçe dublaj kadrosunda ise Osman Alkaş, Murat Şen,
Burcu Esmersoy ve Barış Özgenç yer alıyor. Dublajda rahatsız edici bir yan yok. Çevirinin de başarılı bir biçimde
yapıldığını, esprilerin Türkçeye yakın hale getirildiğini rahatlıkla
söyleyebilirim.
Filmi izlerken kafama takılan
nokta şu oldu. Hiç kuşku yok ki Victoria İngiltere’nin I. Elizabeth’ten sonra
gelen en efsanevi kraliçelerinden biriydi. Onun döneminde İngiltere kalkınmış,
onun döneminde sanayi devrimi başlamıştı. Charles Darwin ise bilim tarihini
değiştiren çok önemli bir bilim insanıydı. Biz böyle bir film çekseydik acaba
hangi padişahımız ya da devlet büyüğümüz bu biçimde ele alınabilirdi? Biz böyle
bir esneklikle geçmişimize gerçekten yaklaşabilir miydik, merak ediyorum.
Dürüst olmam gerekirse bu bana pek olanaklı gelmiyor ve bu durumun iyiliğini,
kötülüğünü tartışılabilir bir mevzu olarak görüyorum.
Kısaca, Korsanlar sevimli konusu,
sevimli görselliği ile izlenebilecek eğlenceli bir film. Programı
sonlandırmadan önce sizleri bazı gelişmelerden haberdar etmek istiyorum. Birkaç
gün sonra üniversitemizde ve şehrimizde sinema adına bir hareketlenme yaşanmaya
başlayacak. Önce bu sene üçüncüsü yapılacak olan Türk Yunan Kısa Film
Festivali’ne ev sahipliği yapacağız, 29 Nisan 1 Mayıs tarihleri arasında. Onun
hemen ardından artık üniversitemizin ve şehrimizin sembollerinden biri haline
gelen Eskişehir Uluslararası Film Festivali başlayacak. 2-9 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek
festivalde pek çok film, yönetmen, oyuncu izleyicilerle buluşacak. Dolayısıyla
her programın sonunda sizler için dilediğim film dolu günler gerçek olacak. Bu
fırsatı kaçırmayacağınızı düşünüyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder