08.03.2012
ARTİST / THE ARTIST (Michel Hazanavicius/2011)
Kısa bir aradan sonra
yeniden sizlerle birlikte olmaktan mutluluk duyuyorum. Eğer hatırlarsanız
Martin Scorsese’nin Hugo isimli filminden övgüyle söz etmiştim size. Filme dair
düşüncelerimde yanılmamış olmalıyım ki Martin Scorsese bugüne kadarki
çizgisinin çok dışında olan, çektiği bu filmle pek çok festivalden pek çok
ödülle geri döndü. Bu ödüllerin çoğu da filmin sanat yönetmenliği, müzik, ses
kurgusu ve benzeri niteliklerine verildi. Ancak eğer hatırlarsanız, benim için
filmi asıl anlamlı kılan sinematografik özelliklerinden önce, ünlü yönetmen
George Melies’ye saygı duruşu niteliğinde olmasıydı. İşte vizyona giren Artist
filmi de benzer duyarlılığa sahip son derece başarılı bir yapım. Gelin şimdi,
Bafta, Akademi, Golden Globe, Cannes başta olmak üzere pek çok festivalden
özellikle en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi müzik gibi pek çok ödülle dönen bu film hakkında konuşalım.
Filmin
konusunu şöyle özetleyebiliriz: George Valentine 1920’li yıllarda sessiz
sinemanın egemen olduğu bir dönemde altın çağını yaşamakta olan ünlü bir
oyuncudur. Figüran seçmelerinde karşılaştığı Peppy Miller ilgisini çeker.
Birlikte çektirdikleri bir fotoğrafın ardından Peppy medyanın da ilgisini çeker
ve yavaş yavaş sinemada yükselmeye başlar. Ne var ki sinemada önemli teknolojik
gelişmeler olmaktadır. 1927 yılında sesli filmlerin çekilmeye başlamasıyla
oyuncu George Valentine’nin yıldızı sönmeye başlar. Çünkü izleyicisini mimikleri,
beden dili ve abartılı oyunculuğu ile filme bağlayan oyuncu için ses bir
handikaptır. Peppy ise yükselişini sürdürür. Aslına bakarsanız Artist filmine
sadece konusunu ölçü alarak yaklaştığımızda çok da yeni bir şey sunmadığını
düşünebiliriz. Benzer dönemi ve sesin yarattığı değişikliği ele almış başka
filmler de sıralamak olanaklı. Örneğin, eminim çoğunuzun bildiği, izlediği,
başrollerini Gene Kelley ve Debbie Reynolds’un paylaştığı, yönetmenliğini yine
Gene Kelly ile birlikte Stanley Donen’ın yaptığı, 1952 yapımı Singing In The Rain / Yağmur Altında filmi de
benzer bir çıkış noktasına sahiptir. Peki Artist’i özel kılan ne? Bana göre
filmi özel kılan şey içinde barındırdığı başkaldırı ruhu, meydan okuma. Çünkü
başta Hollywood sineması olmak üzere aksinonu bol, kurgusu hızlı alışıldık
sinema diline karşı inadına siyah beyaz ve sessiz çekilmiş bir film.
Konu
aldığı dönemdeki gibi saniyede 24 değil 22 karenin geçtiği, tıpkı o dönemdeki
gibi yalnızca çok önemli diyalogların perdede yazı olarak verildiği ve müziğin
en önemli anlatım araçlarından biri olduğu bir film var karşımızda. Konfora,
her şeyi hızla ve rahatlıkla almaya alışmış izleyici için renkten, diyalogtan
yoksun bu film bir başkaldırı değil de nedir? Hiç kuşku yok ki Artist sinema
tarihine saygı duruşunda bulunan bir film. Bu açıdan da takdire şayan.
Tabii
filmde diyalogların, müzik dışında sesin olmaması oyunculuğun filmin en önemli
kozlarından biri olmasına yol açıyor. Gerçekten de George Valentine’i
canlandıran Jean Dujardin Cannes’dan, Akademi’den, Bafta’dan aldığı ödüllerin hakkını fazlasıyla veriyor.
Hem o dönemin ruhunu verme konusunda hem de canlandırdığı karakterin
duygularını aktarmada çok başarılı olduğu çok açık. Üstelik artık böyle bir oyunculuk
anlayışının geçerli olmadığı bir dönemde bunu yapabilmek bence ciddi bir
başarı. Peppy Miller rolünde izlediğimiz Berenice Bejo da Jean Dujardin’den
geri kalmıyor ve harika bir ikili oluşturuyorlar. Bu arada Jean Dujardin’in bu
filmdeki görünümüyle bana Gene Kelly’i anımsattığını da söylemeden
edemeyeceğim.
Hiç
kuşkusuz ortada alıştığımız manada olmasa da o dönemlere uygun, derdini çok
güzel anlatan bir senaryo var. Film kostüm, dekor anlamında da göz dolduruyor.
Daha önce vurguladığım gibi müzik filmin en temel anlatım araçlarından biri ve
filmin görüntülerine güçlü bir biçimde eşlik ediyor. Filmin kurgusu, geçişleri
de yine o döneme sadık kalınarak yapılmış.
Kısaca,
eğer hep aynı türde, hep benzer anlatım diline sahip, benzer öykülerin
yinelendiği filmlerden sıkıldıysanız, farklı bir şey izlemenin arayışındaysanız
ve yeniliklere açıksanız Artist’i kaçırmayın derim. Bir de nacizane öneride
bulunmak istiyorum. Bu filmi belki evde DVD oynatıcınızdan izlemek istiyor
olabilirsiniz. Bence arşivinize katmaya değer bir film. Ama ondan önce sinema
salonunda, büyük perdede izleyin. Ancak o zaman filme gerçek hakkını vermiş
olacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder