05.01.2012
SHERLOCK HOLMES: Gölge Oyunları / SHERLOCK HOLMES: A Game of Shadows (Guy Richie/2011)
Öncelikle 2012’nin bu ilk programında hepinize sağlık, huzur, başarı
ve elbette film dolu bir yıl dilemek istiyorum. Dilerim 2012 geriye dönüp
baktığınızda mutlulukla anacağınız bir yıl olur. Ben de yeni yılın ilk
haftasında kendimi ödüllendirmek istedim ve eğlenceli olduğuna ilişkin bir
yargıya sahip olduğum Sherlock Holmes: Gölge Oyunları’nı izledim. Filme dair
düşüncelerimi sizinle paylaşmadan önce, yönetmen Guy Richie’den söz edelim
biraz isterseniz. Kariyerine 90’lı yılların ortalarında müzik videoları ve
reklam filmleriyle başlayan, 1995’te Hard Case isimli bir kısa film çeken
İngiliz yönetmen Guy Richie asıl çıkışını 1998’de yönettiği Ateşten Kalbe,
Akıldan Dumana ile yaptı. 2000 yılında çektiği Kapışma ise yönetmenin iyice
tanınmasına yardımcı oldu. Daha çok erkek filmleri diyebileceğimiz, erkekler
arasında gelişen, aksiyon, macera türündeki bu yapımlarda yönetmen pek de
alışkın olmadığımız bir kurgu anlayışıyla kendi biçemini oluşturdu.
Dolayısıyla, Sherlock Holmes serisinin, yönetmen olmaya sinema tarihinin önemli
filmlerinden biri olan ve yine erkek filmi olarak tanımlayabileceğimiz, aksiyon
macera türündeki Butch Cassidy and Sundance Kid’i izledikten sonra karar veren
Guy Richi’nin ellerine teslim edilmesi şaşırtıcı değil. Gelin şimdi film
hakkında konuşalım…
Avrupa’nın Fransa, Almanya
gibi önde gelen ülkelerinde çeşitli bombalama olayları yaşanmaktadır. Genel
kanı farklı bir yönde olsa da ünlü dedektif Sherlock Holmes bu saldırıların
arkasındaki kişiyi bilmektedir. Sherlock Holmes’ün bu kez peşine düştüğü kişi,
dehasını dünyanın silahlanması ve olası bir dünya savaşının hazırlığı için
kullanan Profesör James Moriarty’dir. Ancak kendisi kadar zeki olan bu karakteri
alt etmek için yardıma gereksinimi vardır ve evlenmek üzere olan can yoldaşı
Dr. Watson’ı bu macerada kendisine yardım etmesi için zorla da olsa ikna eder.
Öncelikle serideki Sherlock Holmes’ün, özgün karakterin yaratıcısı Arthur Conan
Doyle’un Sherlock Holmes’ünden hayli farklı olduğunu kabul etmek gerek.
Orijinal karakterin kibirli, rahatına düşkün, alışkanlıklarından taviz vermeyen
ve biraz da ağırkanlı tavrının karşısında yerinde duramayan, kesinlikle
sevimli, dahi olmasına karşın biraz şaşkın bir aksiyon ustası var. Orijinal
Sherlock Holmes kadar karizmatik değil belki ama ilgi çekici bir karakter
olduğu kesin. Yarattığı havayla bu serideki Sherlock Holmes’ün biraz Karayip
Korsanları’ndaki Jake Sparrow’a yakınlaştığını düşünüyorum. Tıpkı Kaptan Sparrow’un
Johny Depp’in elinde can bulması gibi Sherlock Holmes’ün de Robert Downey Jr.
ile bütünleştiği kanısındayım. Dr. Watson karakterini canlandıran Jude Law’ın
performasıysa hiç fena değil. Ama bana göre Robert Downey Jr.’ın gölgesinde
kalıyor biraz. Madam Simza rolünde
izlediğimiz Noomi Rapace da, serinin ilk filminin kadın karakteri Irene Adler’i
canlandıran Rachel McAdams’ın yanında sönük kalıyor. Filmin ilk dakikalarında
izlediğimiz Irene Adler ile Sherlock Holmes hiç kuşku yok ki aralarındaki çekim
nedeniyle daha albenili bir çift oluşturuyorlardı. Filmde orijinal Sherlock
Holmes’den farklı olarak aksiyonun öne çıkması kuşkusuz ana akım sinemanın
dayatmalarından biri. Öte yandan, CSI serilerine alıştırılan günümüz izleyicisi
için daha ilkel koşullarda olay yeri inceleyen bir dedektif sanırım çok da
cazip olmayacaktı. Ama Guy Richie alışıldık bir aksiyon filmi çekmek yerine
filme yine kendi üslubunu katıyor. Kurgu yoluyla olayların doğrusal akışını
bozuyor.
Filmde atmosfer
yaratılışının başarılı olduğunu düşünüyorum. Kostüm, dekor ve aydınlatma
dönemin koşullarıyla uyumlu. Senaryo kağıt üstünde cazip olabilir. Ama filmde
öykünün zaman zaman takip etmekte izleyiciyi zorladığını düşünüyorum. Öte
yandan, 128 dakikalık süresiyle filmin zaman zaman sarktığını ve sıkıcı bir
hale geldiğini itiraf etmeliyim.
Eğer, ilk Sherlock Holmes’ü
sevdiyseniz ve Guy Richie’nin üslubu hoşunuza gidiyorsa bence serinin ikinci
filmi Gölge Oyunları da sizi memnun edebilir. Ama kanımca Sherlock Holmes:
Gölge Oyunları, kaçırıldığında çok da üzüleceğiniz bir film değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder