20.03.2013
AŞKIN İZLERİ / THE WONDER
(Terence Mallick/2012)
Geçen sene Oscar ödül töreni yaklaşırken adaylar
arasında bir filmin adı oldukça sık geçmişti: Hayat Ağacı. Brat Pitt, Sean Penn
gibi oyuncuların rol aldığı filmin yönetmeni ve senaryo yazarı Terence
Malick'ti. Yönetmenin bir başka önemli filmi ise 1998 yapımı İnce Kırmızı
Hat'tı. İncelikli işleri seven yönetmen Malick bu kez Aşkın İzleri ile
karşımıza çıkıyor. Malick bu filmde de
hem senaryo yazarı hem de yönetmen. Zaten Malick’in kariyeri daha çok senaryo
üzerinde ilerliyor. Gelin şimdi biraz film hakkında konuşalım.
Paris gezisi sırasında Amerikalı Neil, 10
yaşında bir kızı da olan güzel, enerjik Marina ile tanışır. Birbirlerine aşık
olurlar ve Neil Marina’dan kızıyla birlikte Amerika’ya gelmesini ister. Ancak,
Amerika’ya gittikten bir süre sonra çiftin arasına bir uzaklık girer. Vizesi
dolduğunda Marina kızıyla birlikte Fransa’ya döner. Onun yokluğunda Neil eski
bir arkadaşı olduğunu söylediği Jane’le birlikte olur ama bu ilişki de
ilerlemez. Daha sonra Marina yine Amerika’ya geri döner. Neil ve Marina’nın
ilişkisi yeniden başlar... Sevgili dinleyiciler, filmin konusunu sizlere bu
şekilde aktarmaya çalıştım. Ancak film geleneksel anlatı özelliklerine sahip
değil. Alışıldık dramatik bir akışı yok. Hatta karşılıklı diyalogların olduğu
sahneler bile çok az. O halde bu film nasıl bir biçeme sahip? Aşkın İzleri, az
söz, çok görsellik ve çok müzik üzerine kurulu şiirsel bir anlatıma sahip. Öyle
ki Aşkın İzleri için iki saatte okunacak bir şiire görüntü ve müzik döşenmiş
diyebilirim. O nedenle klasik bir aşk hikayesi izleyeceğini uman izleyici
olasılıkla filmde aradığını bulamayacaktır. Filmde görüntüler özenle seçilmiş.
Görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki gerçekten çok iyi iş çıkarmış. Filmde
görüntülerin güzelliği kadar kameranın hareketliliği ve özellikle alt açı
çekimlerin ağırlığı dikkat çekici ve farklıydı.
Yedi kişiden oluşan müzik departmanı da filme ruh katan bir iş çıkarmışlar
ortaya. Müzik filmin en önemli anlatım araçlarından biri.
Örneğin, Neil’ın Jane ile birlikteliği
sırasında olaylara eşlik eden müzik onların geleceksizliğini duyumsatacak
biçimde neredeyse kakofonik nitelikler taşıyor. Bu işlevine rağmen bazen
müziğin gereğinden fazla öne çıktığını düşünmeden de edemedim.
Oyunculara gelirsek... Her ne kadar
afişlerde ve tanıtımlarda başroller Ben Affleck ve Rachel McAdams arasında
paylaşılmış gibi gözükse de aslında başrolde Marina karakterini canlandıran
Olga Kurylenko ve Neil karakterini canlandıran Ben Affleck var. Filmde Olga Kurylenko Marina karakterini canlandırmak için
gerçekten bir efor sergiliyor. Sözlere sığınmadan duyguyu izleyiciye geçirmeye
çalışmak zor bir iş. Bu bağlamda oyuncu bana göre fena bir iş çıkarmamış. Ancak
Ben Affleck için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Oyuncu olarak filme hiçbir katkısı
yok. Ruhunu verememiş Neil karakterinin. Peder Quintana rolünde izlediğimiz
Javier Bardem ise iyi bir oyuncu olduğunu kanıtlayan bir performans sergilemiş.
Her ne kadar Hristiyanlık öğretisini tam olarak bilemesem de Peder Quintana bende
söyledikleri ve tanık oldukları arasındaki çelişki nedeniyle mutsuzluğa
sürüklenen ve belki de dini sorgulayan bir din adamıymış gibi bir izlenim
bıraktı.
Öte yandan filmde dikkatimi çeken bir
başka nokta 13 yaş sınırının olması. Bana kalırsa bu uyarıyı gerektirecek
hiçbir rahatsız edici sahne yok. Filmde yer alan bir kaç sahnenin de çok düzgün
ve estetik bir yolla çekildiğini söylemeliyim.
Kısaca Aşkın İzleri ne isminin ne de
afişinin ne de oyuncularının düşündürdüğü gibi bir film. Eğer farklı bir şeyler
izlemek istiyorsanız Terence Malick’in bu filmi sizler için iyi bir seçim
olabilir.
Sizlere veda etmeden önce küçük bir
duyuru da yapmak istiyorum. 21-27 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek Gençlik
Filmleri Festivali hem şehirde hem de kampüste izleyiciyle buluşacak. Zengin
bir içeriğe sahip olan festivalde filmleri ücretsiz izleyebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder