11.05.2010
GENÇ
VICTORIA / THE YOUNG VICTORIA (Jean-Marc Vallée 2009)
Sinema pek çok anlatıma izin
veren bir aygıt, bir araç. Dilerseniz bilim kurgu, dilerseniz, fantastik
öyküler anlatabilir, dilerseniz tarihi olay ve kişileri yeniden gündeminize taşıyabilirsiniz. Kişisel
olarak, otobiyografik filmleri ve kostüme filmleri ilgi çekici bulduğumu
söylemeliyim. Hal böyle olunca, doğal olarak sinema salonlarındaki filmler
arasında İngiltere Kraliçesi I.
Victoria’nın gençliğini anlatan Genç Victoria bende merak uyandırdı. Bu hafta
sizlerle bu film hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Kostüme filmlerin en zor yanlarından biri, olayların
geçtiği dönemin koşullarına uygun ambiansın yaratılması, o dönemin bütün
detaylarının göz önünde bulundurulmasıdır. Bu açıdan değerlendirdiğimizde Genç
Victoria’nın göz dolduran bir yapım olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Nitekim
özellikle kostüm tasarım dalında pek çok festivalden ödülle dönen filmin bu başarılarının
arasında 2010 En İyi Kostüm Tasarım Oscar ödülü de var. Sanırım bu konuda
yapımcılar arasında yer alan Oscar ödüllü Graham King ve Martin Scorsese’nin de
katkısı etkili olmuştur. Genç Victoria’nın yönetmeni Jean-Marc Vallee’yi
C.R.A.Z.Y. filminden hatırlayacağınızı düşünüyorum. Yönetmen, C.R.A.Z.Y.’de de bir yeniyetmelik
çağı öyküsü anlatmıştı bize. Genç Victoria da bu açıdan benzer niteliğe sahip.
Zira biraz önce de değindiğim gibi, film Victoria’nın yalnızca gençliğinin
belli bir dönemini anlatıyor. Genç Victoria’yı canlandıran Emily Blunt’ı Şeytan
Marka Giyer filminden, Prens Albert’ı canlandıran Rupert Friend’i ise Aşkım
(Cherie) filmlerinden anımsayabilirsiniz. Bu iki oyuncunun da performansının
gayet iyi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle Emily Blunt anlamlı
yüzü ve oyunculuğu ile fark yaratıyor. Victoria’nın naiv gençliği ile vakur ve
asil kimliğini harmanlamayarak karakteri yaratmayı başarmış. Genel olarak
filmde teknik olarak bir sorun bulmak güç. Anlatmak istediğini düzgün biçimde
aktarmayı başarmış bir film Genç Victoria. Ancak olayların yansıtılışı
açısından değerlendirmeye kalkarsak bazı sıkıntılar su yüzüne çıkıyor.
İngiltere Kraliçesi I. Victoria çok önemli ve güçlü bir
figür tarihte. 63 yıl 7 aylık hükümranlık süresiyle Birleşik Krallıkların en
uzun süreli hükümdarı ünvanını hala
taşıyor. Bütün hükümranlığı boyunca güçlü, kararlı ve hatta tutucu bir portre
çizen I. Victora’nın bu yanlarından eser yok filme. Tabii bunda henüz 16- 17
yaşlarındaki Victoria’yı izliyor olmamızın etkisi de var. Kuşkusuz zaman içinde
yaşadıkları Victoria’yı da katılaştırmıştı. Nitekim daha 8 aylıkken babasını
kaybettiğinde, Victoria büyüyene kadar onun adına vekaleten pek çok kişinin
Birleşik Krallığı yönettiğini biliyoruz. Filmde de onun üzerinden oynanan
politik oyunlar kimi zaman öne çıkıyor. Yani Genç Victoria yalnızca romantik
bir kostüme film olarak kalmıyor. Kraliçe olduğunda yalnızca 18 yaşında olan
Victoria’nın olgunlaşmaya başladığını, kimi zamanlar katı kararlar vermek
zorunda kaldığını da görüyoruz filmde.
Aslında kuzeni olan eşi Prens Albert’a gelince… Filmde tarihsel
gerçeklerle örtüşen bir ilişkinin anlatıldığını görüyoruz. Zira Victoria’nın
eşiyle, aşık olup evlendiğini, ki bu kraliyet ailelerinde pek sık karşılaşılan
bir durum değildir, sevgiyle bağlandıklarını ve Prens Albert’ın ölümünün
ardından ölene dek yas tuttuğunu biliyoruz. Filmde de aralarındaki bu sıcak
ilişkiyi gözlemliyoruz. Burada filmde kostümler açısından dikkat çeken bir
noktaya da vurgu yapmak istiyorum. Filmdeki kostümlere ilişkin kimi eleştiriler
fazla parlak renklerde ve gösterişli olduğuna yönelik. Belki bu konudaki ön
yargı, kraliçe Victoria’ya ait tüm resim ve fotoğraflarda kraliçenin siyahlar
içinde olmasına dayanıyor olabilir.
Evet, eşi Prens Albert’ı kaybettikten sonra kraliçe bir daha siyahtan başka bir
renk giymemiştir. Ama bu eşinin sağlığında ve gençliğinde kraliyetin
görkeminden yararlanmadığı anlamına gelmez sanırım. O nedenle filmdeki
kostümlerin gösterişi konusundaki bu eleştirileri ben de biraz yersiz
buluyorum.
Kısaca, Genç Victoria izleyici üzerinde olağan üstü etki
bırakacak bir film olmasa da özellikle benim gibi kostüme ve biyografik
filmleri seven izleyiciler için keyif verici olabilir diye düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder