25.01.2011
MEGA ZEKA/MEGAMIND
(Tom McGrath, 2010)
Bu hafta, bir kaç haftadır vizyonda
olmasına karşın gitmeyi ihmal ettiğim bir filmi seçtim sizler için. Madagascar
serisinin yönetmeni Tom McGrath’ın yönetmenliğini üstlendiği, senaryosunu Alan
J. Schoolcraft ve Brent Simons’ın yazdığı Megamind’dan söz ediyorum.
Dreamworks’un animasyon dünyasına Oyuncak Hikayesi serisiyle kattığı yeni
tarzın son ürünü bu film. Ve tabii son dönemlerin en popüler teknolojisi
3 boyutlu görüntü de bu filmde kullanılmış. Dolayısıyla karşımıza sevimli
karakterler, albenili bir görsellik ve eğlenceli bir hikaye çıkıyor. Şimdi
dilerseniz film hakkında biraz daha detaylı konuşalım.
Filmlerde, özellikle klasik masalların anlatılarının başkalaştırılması
son dönemlerde sık karşılaştığımız bir şey. Bunun en son örneği yine sizlerle
burada ele alıp konıştuğumuz, Rapuntzel’in öyküsünü başkalaştıran Karmakarışık
isimli animasyondu. Megamind’da ise bu kez özellikle Amerika Birleşik
Devletlerinde çok popüler olan Süperman, Batman gibi super kahramanların
öyküleri ters yüz ediliyor. Filmde özellikle Süperman’in hikayesini temel
alındığını söylemek mümkün. Sadece buradaki karakterin adı Metroman ve yaşadığı
şehrin adı Metropolis değil Metrocity. Isı saçan bakışlar, uçma yeteneği vb.
özelliklerin hepsi Metroman’de de bulunmakta. Tıpkı Lois Lane gibi bu filmde de
Roxanne Richie isimli bir muhabir vardır. Ama biz öyküyü Metroman’in değil,
onunla birlikte eş anlı olarak başka bir gezegenden Dünya’ya gönderilen, ama
talihsizlik sonucu Metroman gibi zengin bir ailenin evine değil, bir
hapishanenin bahçesine düşen Megamind’ın gözünden izliyoruz. Zaman içinde
Metroman’in yetenekleriyle yarışamayacağını anlayan Megamind, kötüyü oynamaya
karar verir. İşte, sözüm ona bu kötü karakterin dünyasına götürüyor film bizi.
Yani tersten bir okuma yapmamızı sağlıyor.
Filmi izledikçe herşeyin göründüğü gibi olamayacağını anlıyoruz. Film
bizi önyargılarımızı aşmaya yönlendiriyor sevimli bir biçimde. Bu konuda daha
fazla detaya girmeyeceğim. Keşifleri sizin filmi izlerken yapmanızı, bu zevkten
yoksun kalmamanızı istiyorum.
Filmde dikkatimi çeken nokta yalnızca Süperman’e gönderme
yapılmıyor olmaması. Megamind’nın kostümünün adıyla Kill Bill’e, uzaylı baba
karakteriyle Marlon Brando’ya, Metroman’in sahne performansı ve kostümüyle
Elvis Presley’e yapılan göndermeler bunlardan sadece bir kaçı. Yani film
aslında bulmaca gibi. Çizimler sevimli ve bana göre oldukça gerçekçi.
Özellikle, Roxanne Richie’nin gerçekçi kadın hatlarını çok beğendiğimi
söylemeliyim. Filmin müzikleri ayrıca dikkat çekici. Bu konuda bir izlenim
edinmeniz için soundtrack’te iki tane AC/DC şarkısının olduğunu söylemem
yeterli olabilir sanırım. Gun’N Roses, Ozzy Osborne, Elvis Presley, Michael
Jackson da soundtrackte dinleyebileceğiniz isimler arasında.
Peki Megamind bir çocuk filmi mi? Kanımca değil. Belki bir çocuk,
filmdeki sevimli çizimleri, aksiyonu severek izleyebilir. Ama bu film bundan
fazlasını hak ediyor. Sözünü ettiğimiz diğer film karakterlerini filmde ayırd etmek,
fonda çalan şarkı ve şarkıcılar hakkında fikir sahibi olmak, hepsinden öte,
filmin senaryosunun özünü oluşturan ve
hemen her felsefede var olan diyalektik bakış açısının, yani herşeyin
karşıtıyla var olabileceği temasını yakalamak için belli bir yaş ortalamasının
üstünde olmak gerektiği kanısındayım.
Kısaca, animasyona meraklı bir izleyiciyseniz ve sadece görsel
olarak değil, fikir olarak da sizi tatmin edecek bir film arıyorsanız Megamind
sizin için iyi bir seçim olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder