03.03.2011
SİYAH
KUĞU / BLACK SWAN (Yön. Darren Aranofsky)
Biliyorsunuz, Oscar ödülleri
olarak anmayı yeğlediğimiz Akademi Ödülleri, geride bıraktığımız hafta sonu
verildi. Açıkçası sonuçlarda hiçbir sürpriz yok. Bizim de burada sizinle daha
önce konuştuğumuz olasılıklar gerçek oldu. Hatırlarsanız Colin Firth’ün Zoraki
Kral’daki performansıyla bu kez Oscar’ı alacağını, Cristian Bale’in
Dövüşçü’deki oyunuyla en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü garantilemiş
olduğunu konuşmuştuk. Yine Dövüşçü’deki performansıyla Melissa Leo en iyi
yardımcı kadın oyuncu dalında adını andığımız oyunculardan biriydi. İşte Colin
Firt’ün, Cristian Bale’in ödülleri ne kadar beklenen bir sonuçsa Natalie
Portman’ın Siyah Kuğu’daki performansının da Akademiden ödüllendirilmeden dönme
ihtimali neredeyse yoktu. Nitekim öyle de oldu.... Evet bu hafta sizinle Siyah
Kuğu hakkında konuşacağız. Siyah Kuğu’nun yönetmeni, “Pi”, “Bir Rüya İçin
Ağıt”, “Hayat Ağacı” ve “Güreşçi” gibi filmlerden tanıdığımız Darren Aranofsky.
En iyi yönetmen, en iyi kurgu, en iyi film dallarında da Oscar’a aday olsa da
Siyah Kuğu yalnızca Natalie Portman’ın aldığı ödülle yetinmek zorunda kaldı.
Ancak başta Bafta olmak üzere filmin, yönetmenin, pek çok festivalden ödülle
döndüğünü, ya da aday olduğunu belirtmek gerekir. Yani karşımızda kayda değer
bir çalışma var.
Filmin konusunu şöyle özetleyebiliriz: Eski bir balerin olan
annesiyle birlikte yaşayan ve yaşamı kelimenin tam anlamıyla baleden ibaret
olan Nina, Kuğu Gölü balesinin seçmelerine katılır ve hem beyaz kuğuyu hem de
siyah kuğuyu canlandırmak üzere başrolü alır. Kağıt üstünde, Nina’nın bale
sahneleninceye dek yaşadığı zorlu süreç anlatılıyormuş gibi gözükse de, film
katmanlı bir yapıya sahip. Nina’nın sanrıları, hırsı, azmi filme bir katman
katarken, Nina’nın annesiyle ilişkisi başka bir okuma yapmaya olanak tanıyor.
Filmin en etkileyici yanlarından biriyse Nina’nın gördüğü şeylerin ne kadar
gerçek olduğu konusunda bizi de şüpheye düşürmesi. Bu açıdan filmin çok
etkileyici bir anlatım dili olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tabii bazı
noktalara da açıklık getirmek gerek.
Örneğin, Siyah Kuğu bir balerinin öyküsünü anlatıyor
göründüğü için, balenin üzerine yapışmış olan o estetik, zarif, görsel haz
veren görüntülerle bezeli olduğunu düşündürebilir. Oysa, aksine, Siyah Kuğu
oldukça karamsar, hatta depresif bir film. Yine alışkın olduğumuz dansla
alakalı başarı öykülerine odaklanan, örneğin Flash Dance gibi filmlerin anlatı
yapılarından çok uzak. Yani filmi izlerken bir başarı öyküsüne odaklanıp
salondan mutlulukla ayrılma şansınız yok. Filme egemen olan bu depresif hava
yalnızca olayın akışıyla alakalı değil. Yönetmenin seçtiği mekanlar, aydınlatma
da bu duyguyu pekiştiriyor. Dar koridorlar, loş mekanlar filme klostrofobik bir
hava veriyor.
Oyunculuk meselesine gelirsek… Sevgili dinleyiciler, siz de
biliyorsunuz bizim oyuncularımız bir filmde bir enstrümanı gerçekten çaldıysa,
bir şarkı söylediyse ya da İngilizce diyalogları olan birkaç sahnenin
üstesinden geldiyse oyunculuk adına büyük başarı gösterdiklerine ilişkin
haberler medyada hızla yayılır. Örneğin, en son Mehmet Günsür’ün Aşk
Tesadüfleri Sever’de sahnede gitar çalıp şarkı söylemesi ya da Ata Demirer’in
Eyvah Eyvah serisinde klarnet çalması medyada sık sık övgüyle gündeme geldi. Bu
çabaları küçümsememekle birlikte bir karşılaştırmaya gittiğimde Avrupa ve
özellikle Hollywood sinemasında yer bulmuş iyi oyuncuların çok daha üstün
başarılara imza attıklarını görüyoruz. Kuşkusuz sinema sektörünün ne denli
gelişmiş olduğu bu başarının belirleyicilerinden biri. İşte bizim öne çıkan
oyuncularımızla Hollywood’un iyi oyuncuları arasındaki farkı Siyah Kuğu’da bir
kez daha görme şansımız oldu. Sevgili dinleyiciler, Natalie Portman Siyah
Kuğu’da gerçekten bale yapıyor. Her ne kadar bu konuda uzman olmasam da
Portman’ın sahnedeki duruşu, ellerinin, yüzünün ifadesi onun bir balerin olduğu
konusunda en ufak bir şüpheye yer bırakmıyor. Üstelik de dublor kullanmıyor.
Onu bu performansta izlemek bana büyük bir zevk verdi ve oyuncuya saygı duydum.
Oyunculuk anlamında filmin lokomotifi Natalie Portman olsa da Thomas Leroy
rolünde izlediğimiz Vincent Cassel, Nina’nın annesi Erica Sayer’ı canlandıran
Barbara Hershey de oldukça başarılı. Ama bana kalırsa filmin önemli bir
potansiyele sahip oyuncusu Lily rolünde izlediğimiz Mila Kunis. Kunis Thats
Seventies Show gibi komedi türü televizyon dizileriyle dikkat çekse de Siyah
Kuğu’daki performansıyla sinemada hızla yükseleceğini gösterdi.
Kısaca, Siyah Kuğu yalnızca baleyle
ilgili bir öykü anlatmayan, onun yanı sıra insan ruhuna derinlemesine bakan,
cidden kayda değer bir film. Kaçırmamanızı öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder