14.04.2011
YAŞAM ŞİFRESİ / SOURCE CODE (Yön. Duncan
Jones 2011)
Film türleri arasında
bilim kurgu en eskilerinden biridir. 1902 yılında George Melies tarafından
çekilen Aya Seyahat pek çok sinema tarihçisi tarafından, sinema tarihinde devrim
yaratan ilk bilim kurgu film olarak kabul edilmektedir. Sinemanın özgün
doğasının sağladığı imkanlar, insanın içinde yaşattığı pek çok fantezinin
görselleştirilmesine olanak tanımakta olduğu için, zaman içinde bilim kurgu da
gelişti. 1902'de çekilen Aya Seyahat'ten 2009'da olay yaratan Avatar'a kadar
çok yol kat edildi. Burada belki şu soru sorulmalı, teknolojik olarak çok hızlı
ve büyük adımlarla yol kateden bilim kurgu acaba tartıştığı meseleler anlamında
da aynı değişimi yaşadı mı? Kanımca teknolojik gelişmeyle içerik
anlamında değişim arasında doğru orantılı bir uyum yok. Örneğin, Melies'nin
çektiği Aya Seyahat o dönem için olanaksız görünen, Ay’a yolculuğu hayal
ederken, Avatar aradan geçen zaman ve gelişmeler nedeniyle Ay bir hedef
olmaktan çıktığı için başka bir gezegenin keşfine odaklanıyordu. Yani aslında
çok fazla bir şeyin değiştiğini söyleyemeyiz. Başka gezegenlerin keşfi, başka
gezegenlerden gelenler tarafından istila edilmek, zamanda yolculuk, boyut
değiştirmek gibi temel tema ve insana özgü fanteziler hala bilim kurguda
kendine yer buluyor. İşte Duncan Jones'un senaryosuna katkı sağlayıp yönettiği
Yaşam Şifresi de bu fantezilerden boyut değiştirme üzerine öyküsünü inşa etmiş
bir bilim kurgu olarak vizyonda yer alıyor.
Şimdi filmin kısaca öyküsüne bir bakalım… Hava
kuvvetleri pilotu Colter Stevens, Afganistan’da savaşırken kendini birden
Chicago’da bir trende, bir başkasının vücudunda bulur. Başına ne geldiğini
anlayamadan tren havaya uçar ve Colter kendini ordu tarafından kontrol edilen bir
kapsülde bulur. Hatırlayamamasına rağmen “Yaşam Şifresi” adı verilen gizli bir
programa katılmıştır. Colter’ın tren patlamasında ölen bir öğretmenin hayatının
son sekiz dakikasını kontrol edebilmesini mümkün kılan program sırasında
görevi, aynı sekiz dakikayı üst üste yaşayıp Chicago’da başka bir bomba
patlamadan bu saldırının sorumlusunu bulmaktır.
Filmin anlattığı olay nedeniyle içerdiği şöyle bir
olası sorun bulunmakta. Colter trene her dönüşünde aynı sekiz dakika her
seferinde başka bir detay öne çıkacak biçimde bir kez daha yaşanmakta.
Dolayısıyla 93 dakikalık bir film içinde bir kaç kez tekrar eden aynı sekiz
dakikanın izleyiciyi sıkma ihtimali kağıt üstünde hayli kuvvetli. Buna karşın
filmin akışı içinde her sekiz dakika anlamlı bir biçimde yerini buluyor ve
izleyiciyi filme bağlıyor. Hatta filmin bu yanıyla bilgisayar oyunlarına
yaklaştığını bile söyleyebiliriz. Seviye atlamaya çalışan bir oyuncu gibi aynı
şey tekrar ve tekrar aşılmaya çalışılıyor. Bilim kurgularda sık karşılaştığımız
şeylerden biri de teknolojik olarak var olan malzemeleri sonuna kadar
kullanmak, gösterişli bir anlatım yaratmak. Yaşam Şifresi’ni türdeşlerinden
ayıran niteliklerden biri de böyle bir yola sapmaması. Filmde Colter’ın boyut
değiştirirken girdiği kapsül, araştırma merkezi bilim kurgu türünü birebir
yansıtırken, Chicago kentinin kuşbakışı görüntüsü, banliyöler filmi görsel
anlamda gerçeğe yaklaştırıp, sade bir havanın yaratılmasına yardım ediyor. Öte
yandan, film yalnızca bilim kurgu ögelerle boğulup kalmıyor, aynı zamanda
karakterler Colter ve Christine arasındaki duygusal yakınlaşmaya da odaklanarak
filme başka bir boyut katıyor. Ön yargılı bir bakış açısıyla eğer bilim
kurgunun daha ziyade erkek izleyiciye hitap ettiğini söyleyecek olursak, filmin
bu romantik ögelerle bilim kurgu türüne sıcak bakmadığı varsayılan kadın
izleyiciyi de rahatlıkla çekebileceğini söyleyebiliriz. Colter ve Christinden
söz etmişken onları canlandıran oyunculara da değinmek yerinde olacak.
Komediden, drama pek çok filmde rol alan ve bana göre Hollywood’un yükselen
değerlerinden biri olan Jake Gylenhaal ve ona eşlik eden Michelle Monaghan
Yaşam Şifresi’ndeki performanslarıyla göz dolduruyorlar.
Kısaca Duncan Jones imzalı
Yaşam Şifresi bilim kurgu ve gerilim türlerini doğru ve tutarlı bir biçimde
harmanlayan, anlatımıyla zaman zaman bilgisayar oyunlarını çağrıştıran ve
duygusal ögelerle filmin anlatımını daha insani ve yumuşak bir düzleme taşıyan
izlemenizi salık verebileceğim bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder