26.12.2014
EXODUS: TANRILAR VE KRALLAR (Ridley
Scott/2014)
Aralık ayının son festivali Anadolu Üniversitesi Sinema Kulübü tarafından bu
sene 8.si düzenlenen Palto Film Günleri. 23 Aralık salı günü başlayan festivale
28 Aralık’ta sona erecek. Hafta sonu programında Human Capital, Geronimo,
Özgürlük Dansı gibi Cannes Film Festivalinden yapılmış bir seçkiyi ya da Fatih
Akın’ın çok tartışılan Kesik isimli son filmini ya da Böcek, Sesime Gel, Neden
Tarkovski Olamıyorum gibi festivallerde yarışmış ülkemiz sinemasının son
örneklerini izleyebilirsiniz. Peki Palto Film Günleri bittikten sonra ne
yapalım? Bunun cevabını ararken şehrimizde salonlarda oynayan filmlere şöyle
bir göz attım ve Exodus: Tanrılar ve Krallar’da karar kıldım.
Exodus: Tanrılar ve Krallar
aslında bildiğimiz dini bir hikaye. Hazreti Musa’nın peygamber oluş sürecini
anlatıyor. Film Ramses ve Musa’nın Mısır’ın genç ve başarılı komutanları
oldukları bir dönemde başlıyor. Musa’nın bir sepet içinde nehre bırakılarak
ölümden kurtarılması yalnızca filmin içinde bir hikaye olarak anlatılıyor. Firavun
Seti Musa oğlu olmadığı halde onu oğlu gibi yetiştirmiştir. Üstelik oğlundan
çok daha fazla lider potansiyeline sahip olduğunu düşünmektedir. Seti’nin
ölümünden sonra Ramses firavun olur. Ama Pithom valisi yüreğine bir şüphe
düşürür. Acaba Musa gerçekten söylediği kişi midir? Nisan ayında izlediğimiz Darren
Aronofsky’nin yönettiği Nuh: Büyük Tufan filmi hayli
tartışma yaratmıştı. Zaten kutsal metinler filme çekileceği zaman bu neredeyse
kaçınılmaz oluyor. Ancak Ridley Scott’un filmi Exodus: Tanrılar ve Krallar bu
tür tartışmaların merkezinde pek yer almadı. Belki de bunun nedeni Scott’ın
filminin öylesi bir atmosferle çok fazla uğraşmamış olması. Eğer bu kutsal
metin, Hazreti Musa’nın hikayesi hiç bilinmese filmi basbayağı fantastik bir macera
filmi gibi izlemek olanaklı. Prodüksiyonun büyüklüğü, tüm o özel efektler ve 3
boyut teknolojisi izlemeye alıştığımız bu tür fantastik filmlerle uyumlu.
Filmde bana kalırsa karakterler hikayeden çok daha güçlü bir biçimde öne
çıkıyor. Musa’nın İbranilerin peygamberi değil aynı zamanda komutanı,
kurtarıcısı olması ve bu yönünün öne çıkması filmin temel izleğini oluşturuyor.
Ve tabii diyalektik bir
biçimde Musa’nın gücünün, iradesinin ispatı Ramses’in hatalarıyla anlam
kazanıyor. Musa ona yol gösterdikçe Ramses direniyor ve bunu kaçınılmaz
felaketler takip ediyor.
Filmin senaryosuna temel
oluşturan kutsal metin içinde pek çok doğa üstü olayı barındırıyor. Hal böyle
olunca da post prodüksiyon filmin can damarlarından biri oluyor. Bu anlamda
filmi başarılı buldum. Yaşanan felaketlerin hepsini sanki doğal olaylarmış gibi
izlemek olanaklı. Ancak filmdeki 3 boyut kullanımını gereksiz buldum. Bir kaç
uçurum görüntüsü için bu teknolojiyi kullanmanın bence pek manası yok. Ancak,
bu da yükselen bir değer ve değse de değmese de pek çok filmi 3 boyutlu olarak
izlemek durumunda kalıyoruz.
Film karakterler üzerinde
ilerleyince haliyle o karakterleri canlandıran oyuncular da önem kazanıyor.
Geçen sene American Hustle’da bambaşka bir karaktere bürünmüş olarak izlediğimiz
Christian Bale bence Musa rolünde son derece başarılı. Yüzünün perdeye çok
yakıştığına inandığım ve yan roller de olsa canlandırdığı hemen her role ruh
kattığını düşündüğüm Ben Kingsley Nun rolünde yine çok başarılıydı. Ramses
rolünde izlediğimiz Joel Edgertan da bence rolünün hakkını vermiş. Annesi
Tuya’yı canlandıran Sigourney Weaver’ı makyaj ve kostüm nedeniyle tanımakta
güçlük çektim.
Filmde dikkatimi
çeken bir şeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Musa ve Sefora’nın düğün şarkısında
Türkçe sözler kulağıma çalındı. Kim seslendiriyordu, film için nasıl seçildi
merak ettim. Internet üzerinde biraz araştırdım. Benim gibi merak edenler
olmuş. Ama henüz bir sonuçla karşılaşamadım. Bu da filmin bizim için gizemi
olsun.
Kısaca, Exodus:
Tarnrılar ve Krallar 2 saat 31 dakikalık süresine karşın kendisini izleten,
sürükleyici bir film. Bu tür filmlere ilgi ve merakınız varsa salık veririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder