20.01.2015
WHIPLASH (Damien Chazelle/2015)
Biliyorsunuz,
Akademi ödülleri için yani Oscar için adaylar açıklandı. Bunların arasında
halihazırda Golden Globe başta olmak üzere pek çok festivalden ödülle dönmüş,
pek çoğunda aday gösterilmiş bir film var ki şehrimizde de bir salonda oynuyor;
WHIPLASH. Filmin, Oscar’da da 4 adaylığı var. Bunlar en iyi film, en iyi
senaryo, en iyi yardımcı erkek oyuncu ve en iyi ses kurgusu. Filmin yönetmeni
Damien Chazelle 1985 doğumlu çok genç bir yönetmen. Buna karşın Whiplash
yönetmenin 3. uzun metraj filmi. Filmin senaryosu da Damien Chazelle tarafından
yazılmış. Yani karşımızda iddialı bir film ve iddialı bir genç bir yönetmen
var. Acaba Whiplash nasıl bir film? Gelin şimdi bunun üzerinde konuşalım.
Andrew, Amerika Birleşik
Devletlerinin en başarılı ve prestijli müzik okulu olarak tanınan Shcarffer Konservatuvarına gitmektedir. Andrew’un
tutkusu çocukluğundan beri bateridir. Derslerden arta kalan zamanlarında
saatlerce çalışmaktadır. Bu çalışma saatlerinden birinde konservatuvarın hem
yetenek avcılığıyla hem de gaddarlığıyla tanınan hocası Terence Fletcher’la
karşılaşır. Bir kaç gün sonra henüz genç bir öğrenci olmasına karşın Feltcher
tarafından konservatuvarın yarışmalardaki başarılı yüzü olan studio band’e
seçilir. Acaba studio band’e seçilmeiş olmak Andrew’ün hayal ettiği gibi mi
olacaktır? Whiplash adını ünlü bir caz parçasından alıyor. Özellikle Hank Levy
ile anılan parça, caz müziğinin zorlu performanslarından biri. Andrew’un
seçildiği studio band’in repertuvarında yer alan parça ciddi bir bateri
performansını da gerektiriyor. Bu açıdan filme adını vermesi şaşırtıcı değil.
Ben Whiplash’i bir achievement yani zorlukların üstesinden gelerek başarıya ulaşma
temalı bir film olarak tanımlıyorum. Spor ya da sanatı merkezine almış benzer
temalı pek çok film var sinema tarihinde. Fame, Flash Dance, Rocky hemen aklıma
geliveren filmler. Bana kalırsa en yakın tarihli örnek Black Swan. Ben
Whiplash’le Black Swan’ın yarattığı atmosferi birbirine çok yakın buldum. Evet
bir başarı durumu var ama bu başarıya ulaşmanın çok da ağır bedelleri var. Öte
yandan, sanatçılar arasındaki rekabet ve ana karakterlerin ruh hallerine
odaklanılması da bu iki filmi benim gözümde benzer kılıyor.
Yapım koşullarına bakacak
olursak aslında Whiplash çok yüksek bütçeli bir film değil. 3 milyon 3 yüz bin
dolara mal olmuş. Hollywood yapımlarının örneğin, bir kaç hafta önce üzerinde
durduğumuz Exodus’un 140 milyon dolara mal olduğunu düşündüğümüzde Whiplash
hakikaten çok düşük bütçeli bir film olma özelliği gösteriyor. Filmde ne özel
efekt, ne alışageldiğimiz anlamda aksiyon var. Mekan sayısı kısıtlı. Buna
karşın filmi baştan sona adeta gözünüzü bile kırpmadan izliyorsunuz. Belki
patlayan bombalar, takip sahneleri yok ama özellikle Terence Fletcher ve başta
Andrew olmak üzere orkestranın müzisyenleri arasındaki gerilim koltuğunuzda
diken üstünde oturmanıza yol açıyor.
Filmin oyuncularının büyük
çoğunluğu gerçek yaşamlarında da müzisyen. Zaten bana kalırsa film başka türlü
çekilemezdi. Andrew’u canlandıran 24 yaşındaki Miles Teller, müzisyen olmamakla
birlikte 16 yaşından beri davul çalıyor. Henüz oyunculuk kariyerinin başında
olan oyuncu Rabbit Hole ile oyunculuğa başlamış. Oscar’da en iyi yardımcı erkek
oyuncu dalında aday gösterilen, Trence Flecther rolünde izlediğimiz J.K. Simmons’ı
The Closer başta olmak üzere pek çok televizyon dizisinden ve Spiderman
serisinden hatırlayacaksınız. Her iki oyuncu da bence karakterlerinin hakkını
vermiş ve harika performanslar sergilemişler.
Sözü çok uzatmaya gerek yok.
Whiplash bana göre kaçırılmaması gereken, çok başarılı bir film. İzlemenizi
öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder