26.02.2015
THE IMITATION GAME: ENIGMA
(Morten
Tyldum/2015)
Geçen
hafta sonu 87. Akademi ödülleri, nam-ı diğer Oscar ödülleri sahiplerini buldu. Pek
tabii herkesin kendi favorisi vardı. Liste yayınlayanlardan bir çoğu, favorim
bu ama kesin ödülü şu alır diye yazmadan edemediler. Her zaman akademinin bir
matematiği olduğu söylendi, yazıldı, çizildi. İşte o listelerde adı geçen hatta
bir kaç dalda aday olan bir film şehrimizde geçen hafta vizyona girdi. Yönetmenliğini
Morten Tyldum’un yaptığı Yapay Oyun ya da daha çok dillendirilen orijinal
adıyla The Imitation Game: Enigma, aralarında en iyi film, en iyi yönetmen, en
iyi erkek oyuncu da olmak üzere 8 dalda aday gösterilen güçlü bir yapımdı. Ne
var ki ödül gecesinden yalnızca en iyi uyarlama senaryo ödülüyle döndü. Gelin
gerçek bir hikayeden uyarlanan filmin önce konusuna değinelim, ardından diğer
detaylar üzerinde duralım.
Enigma, II. Dünya Savaşı sırasında
Almanya’nın istihbaratını ayakta tutan en önemli şifreleme sistemidir. İngiliz
hükümeti bu şifreyi çözecek bilim insanlarına ihtiyaç duyar. Zaten var olan
ekibe dönemin genç ve parlak matematikçilerinden Alan Turing de katılır. Ancak
Turing işinde çok başarılı olmakla birlikte sosyal olarak ekibe uyamaz. Bu
noktada ona en büyük desteği, onun gibi üstün bir zekaya sahip olan Joan verir.
Bir taraftan savaşın yıkıcılığı, bir taraftan hükümet ve ordunun baskısı,
grupla tam anlamıyla uyum sağlayamama ve kimseyle paylaşamadığı sırrı nedeniyle
Alan Turing büyük baskı altındadır. Acaba Enigmayı çözmek için geliştirdiği ve
anlamlı bir biçimde Christopher adını verdiği makine işe yarayacak mıdır?
Konusundan anlaşılacağı üzere film bir dönem filmi. II. Dünya Savaşının
başlangıcında var olan gerginlik seziliyor. Kostüm, dekor, genel atmosfer
dönemi tüm doygunluğuyla yansıtıyor. Sinematografisi başarılı. Filmde üç farklı
zaman dilimi var. Turing’in ergenliğine, savaş yıllarındaki çalışmalarına ve
1950’lerin başında yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Bu dönemler bize flash
backlerle aktarılıyor. Bu sayede Turing’in yaşadıkları ve karakteri hakkında
daha fazla bilgi sahibi oluyoruz. Bu üç zaman dilimi dramatik
yapıyı da canlı tutuyor, olayları tırmandırıyor. Dolayısıyla en iyi uyarlama
senaryo ödülünü fazlasıyla hak etmiş bir yapım var karşımızda.
Filmin iddialı yönlerinden bir
diğeri oyuncu kadrosu. Aslında başrol oyuncusu Benedict
Cumberbatch 2003’ten bu yana filmlerde rol alıyor ama sanıyorum onun popülerleşmesinin
asıl kaynağı televizyon için çekilen Sherlock Holmes uyarlamasındaki
performansı oldu. Bu filmde oyuncunun Alan Turing’e can kattığı
düşüncesindeyim. Satranç şampiyonu Hugh Alexander rolünde izlediğimiz Matthew
Goode’yi Tek Başına Bir Adam filminden ve pek çok televizyon dizisinden
hatırlayacaksınız. Son iki sezondur The Good Wife’da izliyoruz oyuncuyu. The
Downton Abbey’nin oyuncularından Allen Leech’i de John Cairncross rolünde
izliyoruz. Her iki oyuncunun da performanslarını başarılı buldum. Filmin ana
kadroda yer alan tek kadın oyuncusu Keira Knightly’i ise çok başarılı buldum. Performansıyla
göz dolduruyordu. Usta oyuncu Charles
Dance de Turing’e soluk aldırmayan sert komutan Denniston rolünde başarılıydı.
Filmin bana göre en etkileyici
anları sonundaki sekanslardaydı. Filmin sonuna dair bilgi verip hevesinizi
kaçırmak istemiyorum. Ama bu son bölümler oldukça dokunaklıydı.
Kısaca, The Imitation Game:
Enigma bence izlenmesi gereken, başarılı bir yapım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder