06.01.2016
ERTUĞRUL 1890 (Mitsutoshi Tanaka /2015)
Filmler genellikle eğlence sektörünün bir parçası gibi
algılanır ya da sanat dalı olarak öne çıkar. Ama bir film belge niteliği de
taşır. Bazen çekildiği döneme dair veri sağlar bazen de tarihteki bir olayı,
kişiyi konu edinerek ona dair bir belge oluşturmuş olur. Steven Spielberg’in
yönettiği Schindler’in Listesi ya da Richard Attenborough 1982’de yönettiği
Gandhi aynı zamanda kurmaca da olsa gelecek kuşaklara belge oluşturan, gerçek
olay ve kişilerden yola çıkılarak çekilmiş filmlerdir. Bizim sinemamızda sayıca
çok fazla olmasa da benzer örneklere rastlamak mümkün. Tolga Örnek’in yönettiği
2008 yapımı Devrim Arabaları yakın dönemimizdeki bir olaya ışık tutan iyi bir
örnek. Burak Arlıel’in yönettiği dokü-drama Türk Pasaportu da yine filmlerin
aynı zamanda gelecek kuşaklar için belge niteliği taşıdıklarını gösteren başka
bir iyi örnek. 25 Aralıkta vizyona giren Ertuğrul 1890 da bu açıdan zengin bir
içeriğe sahip. 1890’da Abdülhamit tarafından Japon imparatoruna armağanlar
götürmek ve nezaket ziyareti yapmak üzere yola koyulan ve dönüş yolunda batarak
çok sayıda kayıp vermemize neden olan bir olaya dayanıyor ama bununla sınırlı
kalmıyor. 1985 yılında İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da mahsur kalan ve
kendi ülkelerinden yardım alamayan Japon vatandaşlarına Türkiye’nin uçak
göndermesi de filmde yer alan ikinci öykü. Böylece iki öykü aracılığıyla
Türkiye Japonya arasındaki dostluk ve bunun arkasındaki iki önemli olay ve nedenler
belleklere kazınıyor. Filmin yapımında Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığının
desteği var. Ayrıca Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi
mezunlarından Oğuz Peri uygulayıcı yapımcı olarak önemli bir görev üstlenmiş.
Çünkü Ertuğrul 1890 iki farklı dönemi aktarması, kalabalık sahneleri içermesi ve
çekimlerin iki farklı ülkede gerçekleşmesi nedeniyle yapım yönü hayli önemli
olan bir film. Filmin bu açıdan başarılı olduğunu gönül rahatlığıyla
söyleyebilirim. Filmin Japon yönetmeni Mitsutoshi Tanaka ve görüntü yönetmeni
Tetsuo Nagatada bence iyi iş çıkarmış. Filmde oldukça estetik, gözü okşayan
çerçeveler var. Filmde tabii başka bir başarı da sanat yönetmenliğinde. Hakan
Yarkın ve Hiroshi Butsuda’nın görevlerini layıkıyla yerine getirdiğini
söyleyebilirim. Filmin kurgusu da oldukça başarılı. 2 saat 12 dakikalık uzun
süreyi çok da farkına varmadan geride bırakıyorsunuz.
Benim Ertuğrul
1890’a ilişkin tek sorunum senaryoyla ilgili. Bana kalırsa film isminin hakkını
vermeli ve yalnızca Ertuğrul gemisine ve kazaya odaklanmalıydı. Gemideki
karakterlere odaklanarak ve onların karakter ve hikayelerini geliştirerek
senaryo detaylandırılmalıydı. 1985’teki Tahran krizi ise belki başka bir filme
konu edilmeliydi. Her iki olaya da yer vermeye çalışılırken meseleler yüzeysel
bir boyutta kalmış. Bu açıdan filmi kaçırılmış bir fırsat olarak görüyorum.
Filmdeki
oyunculuklara gelirsek... Başrol oyuncusu Kenan Ece hem dizi oyuncusu hem de
film oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor. Sinemaya 2011’de Beni Unutma ile
atılmış olan oyuncu Ertuğrul 1890’da fena bir performans sergilemiyor. Ama
kişisel olarak performansında daha ekonomik olmasını yeğlerdim. Bana göre Bekir
Çavuş rolünde izlediğimiz Alican Yücesoy çok başarılı bir oyunculuk ortaya
koyuyor. Onun rolünün daha ağırlıklı olmasını dilerdim. Haru rolünde
izlediğimiz Shiori Kutsuna ve Doktor
Motosada Tamura rolünde izlediğimiz Masaaki Uchino da iyi performanslar
sergiliyor.
Kısaca Ertuğrul
1890, senaryosu dışında çok da fazla eleştirilecek bir yanı olmayan hayli
özenli bir yapım. Üstelik genç nesillere tarihimizin bu hem hüzünlendiren hem
de gururlandıran iki olayını tanıtması açısından oldukça işlevsel. İzlenmesi
gereken bir film olarak değerlendiriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder