10.12.2015
SAKİN BATI / SLOW WEST (Yön. John
MacLean / 2015)
Kış dönemi vizyona giren filmler
açısından biraz daha şanslı oluyoruz. Seçenekler arttığı gibi, beklenen seri
filmlerin yeni bölümleri de salonlarda yer buluyor. Düğün Dernek 2, Açlık
Oyunları Alaycı Kuş Bölüm 2 müdavimlerin bekleyip salonları doldurduğu filmler.
Star Wars içinse bilet satışı yapılıyor bir süredir. Sinemalarda böyle bir
hareketlilik sürüp giderken ben yine kıyıda köşede kalmış alternatiflerin peşine
düştüm ve şehrimizde tek salonda oynamakta olan Sakin Batı’yı izledim sizler
için. Sakin Batı yönetmen John MacLean’in ilk uzun metrajlı filmi ve bu filmle
Sundance Film Festivalinden Jüri Büyük Ödülünü alarak döndü. Yani karşımızda
yeni ve fakat gelecek vaat eden bir yönetmen var. Filmin senaryo yazarı da yine
John MacLean. Gelin önce filmin konusuna değinelim, ardından da diğer detaylar
üzerinde durmaya çalışalım.
Jay Cavendish İskoçya’dan Amerika Birleşik Devletlerine, aşık
olduğu Rose’u bulmak üzere gelmiştir. Batı ödül avcılarıyla doludur. Amerikan
yerlilerine soykırım uygulanmaktadır. Hayatta kalmak neredeyse mucizedir. Genç
ve naif delikanlı Jay için bu yolculuk göründüğünden çok daha zor ve
tehlikelidir. Ama o, aşk ateşiyle elinde kılavuz kitabı ve pusulasıyla yoluna
devam eder, ta ki ödül avcılarının başına silah dayadığı güne kadar. Ona yardım
eden Silas da aslında bunu para karşılığı yapar ve onu aşık olup peşine düştüğü
Rose’a götürme konusunda gönüllü olur. Ama sonradan anlaşılır ki Rose ve babasının
başına 2000 dolar ödül konmuştur ve Silas da ödül avcılarından biridir. Acaba
tüm bu zorluklara karşın Jay Rose’a kavuşabilecek midir? Sakin Batı adını
fazlasıyla hak eden bir film. Filmde ödül avcıları, Kızılderililer, patlayan
silahlar, soygunlar var ama bunların hiçbiri filmi alışageldiğimiz bir Western
yapmıyor. Örneğin, Kızılderililerin öldürülmelerine, bu katliamlarla bir kültür
yok olacak diye adeta ağıt yakan, bununla ilgili detaylı bir kitap yazan
dolandırıcı Werner gibi bir karakter başka bir Western filminde karşımıza
çıkamazdı sanırım. Filmin içinde bu ve buna benzer pek çok şaşırtıcı ve
beklenmedik olay ve kişi var. Hal böyle olunca, film ağır da ilerlese
olacakları merakla izliyorsunuz.
Filmin kurgusu oldukça iyi tasarlanmış. Kabul edelim, sırf aşk
için İskoçya’dan kalkıp gelip Amerika Birleşik Devletlerinin vahşi
topraklarında yalnız başına seyahat eden Jay’e bu motivasyonu veren aşkı ve Rose
ve babasının başına neden 2000 dolar ödül konduğunu merak ediyorsunuz. Filmde
yerli yerinde konulan flash backler Jay’in niçin vahşi batıda olduğunu
anlamamıza yardım ediyor.
Filmin bütününe yayılmış gösterişten uzak bir özen var. Örneğin
İskoçya’da geçen sahnelerde renkler ve aydınlatma sayesinde o soğuk iklimi
iliklerimize kadar hissederken, Amerika’da batının o kavurucu çöl iklimini
duyumsuyoruz. Kostümler ve dekorlar yalın ve özenli olma özelliğine sadık
kalıyor.
Sakin Batı’nın kadrosu çok kalabalık sayılmaz. Film ağırlıklı
olarak Jay ve Silas üzerinde ilerliyor. Özellikle ikinci yarıda kadro ve
aksiyon artıyor ama yine de aksiyon bizim bilip anladığımız tarzda değil. Dolayısıyla,
filmin tür olarak Western’e bambaşka bir yorum getirdiğini söylemeliyim.
Filmdeki oyunculuklara gelirsek... Aynı zamanda filmin yapımcısı
da olan Michael Fassbender’ı Silas rolünde izliyoruz. Bana kalırsa Western’e
yakışan, dozunda bir sertliği ve yumuşaklığı harmanlayarak karaktere can vermiş
Fassbender. Jay rolünde izlediğimiz Kodi Smit McPhee de başarılı bir iş
çıkarmış. Filmin bütününde irili ufaklı rollere çıkan tüm oyuncuların aslında
aynı özenle seçilmiş ve yönetilmiş olduğunu hissediyorsunuz. Örneğin, oldukça
kısa bir rolü olan ve Werner’i canlandıran Andrew Robert bence harika bir
performans sergiliyordu.
Kısaca, eğer Western türünü seviyorsanız ve yeniliklere
açıksanız, şehrimizde tek salonda ve tek seans oynayan Sakin Batı’yı kaçırmayın
derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder