TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

14 Kasım 2012 Çarşamba

ACIMASIZ TANRI / CARNAGE


22.12.2011

ACIMASIZ TANRI / CARNAGE (Roman Polanski/2011)

Geçen hafta sinemaya gittiğimde gişelerin önündeki uzun kuyruğu görünce şaşırmadım. Bildiğiniz gibi geçen hafta Sherlock Holmes: Gölge Oyunları vizyona girdi ve oluşan kuyrukların temelinde de ilk filmde pek çok izleyiciye kendini sevdirmiş olan bu film yatmaktaydı. Bunun  dışında yeni yıla yaklaştığımız şu günlerde daha çok çocuklara yönelik Alvin ve Sincaplar: Eğlence Adası, üç boyutlu Hediye Operasyonu kimi ebeveynlerin tercihi olarak öne çıkıyordu. Benim tercihim, bu filmlerin arasında sessiz sedasız vizyona giren ve çok uzun süre oynamayacağı kaygısını taşıdığım için kaçırmak istemediğim Roman Polanski’nin son filmi Acımasız Tanrı oldu. Polonya doğumlu Roman Polanski Polonya, İngiltere, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde aktif olarak film çeken bir yönetmen olması nedeniyle bugün gerçek anlamda uluslararası bir yönetmen olarak tanımlanıyor. Rosemary’s Baby, Chinatown, The Pianist gibi sinema tarihine iz bırakacak filmler yönetmiş olan Polanski senaryo yazarı, yapımcı ve oyuncu olarak da kariyerini biçimlendirmiş bir sanatçı. İşte bu önemli yönetmen bu kez karşımıza Carnage/ Acımasız Tanrı ile çıkıyor. Gelin şimdi film hakkında konuşalım…

Acımasız Tanrı Fransız oyun yazarı Yasmina Reza’nın kısa sürede popüler hale gelen, Broadway de dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde sahnelenen oyunundan uyarlama. Oyun geçen sene ülkemizde de Devlet Tiyatroları tarafından sahnelenmiş ve çok büyük ilgi görmüştü. Parkta oynarken kavga eden iki çocuğun ebeveynleri konuşup, medeni bir biçimde sorunu çözmek üzere bir araya gelirler. Ancak geçen zaman onların medeni olma potansiyelini sorgulamamıza neden olur. Roman Polanski Acımasız Tanrı’da eserin tiyatro oyunu olma özelliğine bir anlamda sadık kalmış. Film gerçek zamanlı bir akışa sahip. Filmik zaman dediğimiz, farklı saatlere, günlere, aylara sıçrama söz konusu değil. Ebeveynlerin olayın oluş biçimini yazdıkları dilekçeyle başlayan iletişimi, zamansal olarak hiçbir sıçramaya uğramadan olduğu gibi bize aktarılıyor. Filmin başında ve sonunda gördüğümüz park sahnelerini saymazsak tüm film tek bir iç mekanda geçiyor. Ve hatta filmin neredeyse tamamen Longstreet ailesinin salonunda geçtiğini söylemek çok da yanlış olmaz. Dolayısıyla filmde bizi heyecanlandıracak ritmik bir kurgu, bir aksiyon söz konusu değil.

Aksine daha çok söze dayalı. Başka bir deyişle, Acımasız Tanrı sinemanın nimetlerinden en alt düzeyde faydalanan bir yapım. Tüm bu niteliklerine baktığımızda film ancak büyük bir yönetmenin alabileceği riskleri barındırıyor içinde. Peki Roman Polanski sıkıcı olma potansiyeli yüksek bir anlatımı nasıl renklendiriyor? Öncelikle oyuncu seçiminin ve oyuncu performanslarının son derece başarılı olduğunu belirtmek gerek. Daha önce daha çok ortalama komedi filmlerinde görmeye alışkın olduğumuz Christop Waltz’un sinir bozucu avukat rolünde çok başarılı olduğunu görüyoruz. Kişisel olarak hep çok başarılı bulduğum Kate Winslet bu yargımı yine doğruluyor. John C. Reilly ve Jodie Foster da oldukça başarılı. Ancak içlerinde Jodie Foster’ın tiyatro performansına daha yakın durduğunu ve nispeten daha abartılı bir oyunculuk sergilediğini belirtmek zorundayım. Oyunculuk dışında filmi izlenir kılan bir başka unsur kameranın hareketi. Yönetmen tiyatro izleyicisinin yapamayacağı bir şeyi kamera aracılığıyla sinema izleyicisine tattırıyor. Karakterleri takip eden kamera aracılığıyla biz de bir biçimde sahnenin içinde yer alıyoruz. Tek mekanda yapılan çekim, ayna kullanımıyla boyutlandırılmış. Pencerelerden süzülen parlak ışık salonun kasvetli havasını dağıtıyor. Peki filmin hiç kusuru yok mu? Dürüst olmak gerekirse, uzun süredir aksiyon dolu, çok sayıda plandan oluşan, hızla akan film diline alışmış olan izleyici için Acımasız Tanrı sıkıcı bir yapım olarak görünecektir. Yönetmenin böyle popüler filmlere benzeyen bir film yapma kaygısı olmadığı çok açık. Ama bu haliyle günümüz izleyicisine ulaşması biraz güç. Film ağırlıkla diyaloğa dayalı. Yani izleyicinin hızla akan diyalogları alt yazıdan takip etmesi gerekiyor. Aksi halde filmin tartıştığı meseleyi, personalarımızın arkasındaki benliklerimizin ne denli sığ olabileceği gerçeğini bize aktarması çok zor. Tüm bunlar filmin handikapları olarak beliriyor.

Kısacası Acımasız Tanrı, aksiyona dayalı bir film olma iddiasında asla olmayan, bir tiyatro oyunundan adapte edildiği gerçeğini yadsımayan, oyunculukların göz doldurduğu bir film. Eğer alternatif bir biçeme sahip bir film izleme arayışındaysanız Acımasız Tanrı’yı izlemenizi önerebilirim.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder