TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

14 Kasım 2012 Çarşamba

ALICE HARİKALAR DİYARINDA / ALICE IN WONDERLAND


15.03.2010

ALICE HARİKALAR DİYARINDA / ALICE IN WONDERLAND
 (Yön. Tim Burton 2010)

Tim Burton’ın 2007’de çektiği Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi’nden sonra hangi filmle karşımıza çıkacağı merak konusuydu.  Lewis Carroll’ın unutulmaz eseri Alice Harikalar Diyarında’yı uyarlayacağını duyduğumuzda bunun sıradan bir iş olmayacağını ve yönetmenin tarzının filme imza atacağını biliyorduk. Nitekim Tim Burton bu konuda izleyiciyi şaşırtmadı. Filmle ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmadan önce yönetmen hakkında biraz bilgi vermenin yerinde olacağını düşünüyorum. 1958’de California’da  dünyaya gelen Tim Burton, California Institute of the Arts’da sanat eğitimi aldı. Yönetmen olarak ilk 1971’de The Island of Doctor Agor’u çekti. Ancak asıl çıkışını Türkiye’de Beter Böcek olarak bilinen 1988 yapımı Beetlejuice ile yaptı. 1989’da Batman ve  1992’de Batman Returns ile ana akım sinemadaki başarısını kanıtladı. Hollywood’da çok iyi iş yapan bir yönetmen olmasına karşın Tim Burton’ın alışıldık genre’larda film çeken alışıldık bir Hollywood yönetmeni olduğunu söylemek güç.  Makas Eller, Charlie’nin Çikolata Fabrikası, Ölü Gelin gibi filmleri yönetmenin bu niteliğini kanıtlamakta. Dolayısıyla Tim Burton’ın elinden çıkma Alice Harikalar Diyarında da alışıldık bir uyarlama değil.

Eğer Carrol'un romanındaki olay örgüsüne, yaratılmış karakterlere bütünüyle sadık kalınmış bir Alice Harikalar Diyarında uyarlaması izlemeyi umuyorsanız Burton'ın filminin bu beklentiden çok uzak olduğunu vurgulamak gerek önce. Filmin adına yansımasa da senaristi Linda Woolverton’ın Wonderland yani Harikalar Diyarı yerine Underland yani Aşağıdaki Ülke sözcüğünü seçmiş olması da filmin farklılığını vurgulamakta. Nitekim filmde Alice düştüğü diyarın uyanacağı bir düş değil gerçek olduğunu algılar. Filmde Alice artık küçük bir kız çocuğu değil 19 yaşında bir genç kızdır. Üstelik kendi hayatını kökten etkileyecek bir karar vermeye zorlanmaktadır. İstemediği biriyle sırf sosyal statüsü iyi diye evlendirilmek istenmektedir Alice. Romanda Alice’in macerasını başlatan sıkıntı faktörü Burton’ın filminde somut bir kadın sorununa dönüşmüş ve feminist denebilecek bir nüansla farklılaştırılmış. Alice pek çok Burton filminin ana karakterinde olduğu üzere toplumla uyumlu bir karakter değil. Yaşadığı bu sürece ve gözlemlediği diğer olumsuzluklara boyun eğmek istememektedir. İşte bu motivasyonla bahçede gördüğü beyaz tavşanın peşine takılır ve ikinci kez delikten harikalar diyarına düşer. Yine burada Alice romandaki karakterden farklı olarak yalnızca içine düştüğü evreni şaşkınlıkla gözlemleyen değil, bu evrende eylem içinde olan bir karakter olarak çıkar karşımıza. Oyunculuk açısından filme baktığımızda Johnny Deep’in 7. kez bir Tim Burton filminde yer aldığını ve yine sıradışı bir performans sergilediğini söylemek gerek. Kırmızı kraliçe rolünde yine Burton’ın vazgeçemediği oyuncularından Helena Bonham Carter’ın çok iyi bir iş çıkardığını belirtmeliyim. Öte yandan Alice rolünde özellikle fiziksel nitelikleri ile Gwenth Paltrow ve Cate Blanchet’i anımsatan Mia Wasikowska biraz sönük görünse de Burton’ın yarattığı sıradışı ve uyumsuz karakteri doğru yorumladığı söylenebilir. Filmde, romanda üstün körü geçilen kimi karakterlere de derinlik katılmaya çalışıldığı da gözden kaçmıyor. Her zaman olduğu gibi Tim Burton yine gotik dokunuşları olan fantastik bir evren yaratmış filmde. Teknik anlamda da pek çok karışık tekniğe başvurmuş.

Gelelim filme dair olumsuz diyebileceğim niteliklere. Filmin özellikle ilk yarısının oldukça ağır tempolu olduğunu söylemek gerek. Filmin temposu izleyiciyi cidden olay örgüsünden uzaklaştırıyor. Filmde karakterlerin abartılı görünümleri yadırganabilir. Ancak, hem roman hem de Tim Burton’ın alışıldık tutumu düşünülünce bunu normal karşılamak gerekiyor. Doğrudan filme dair bir sıkıntı olmasa da pazarlama stratejisi 3 boyutlu olmasına dayanan bu filmi Eskişehir’de 3 boyutlu izleme olanağı yok. Üstelik filmi orijinal seslendirmeyle izleme şansınız da yok. Öte yandan, filmin ciddi bir tüketim aracı haline gelmesi, büyük kurum ve kuruluşların filmle bütünleşen ürünler çıkarmış olması her zaman farklı bir duruşa sahip olan Burton’ın hayranlarını rahatsız edebilir. Genel olarak filmi değerledirecek olursak yapım şirketi Disney için elbette Alie Harikalar Diyarında çok iyi standartta bir film. Ancak Tim Burton’ın filmleri arasında ortalama bir film olarak yerini alacabilecektir ancak. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder