TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

21 Nisan 2014 Pazartesi

HAZİNE AVCILARI/MONUMENTS MEN

04.04.2014

HAZİNE AVCILARI/MONUMENTS MEN (Yön. George Clooney/ 2014)

Savaş son derece yıkıcı, travmatik bir olay. Pek çok genç insanın yaşamını kaybettiği bu olayın ardından ülkelerin, o ülkelerde yaşayan toplumların yeniden ayağa kalkması zaman alıyor. Başka deyişle, savaşın kazananı yok. Herkes kaybediyor. İnsanlık için bu denli önemli ve travmatik bir eylem elbette sinemada da karşılığını buluyor. Şöyle bir baktığımızda savaşı ya da savaş sonrasını anlatan, sinema tarihine geçmiş pek çok film var; Hiroşima Aşkım, Ağustosta Rapsodi, Avcı, Full Metal Jacket, Shindler’in Listesi, Hayat Güzeldir gibi filmler özellikle yakın dönem diyebileceğimiz 2. Dünya Savaşı ve Vietnam Savaşına odaklanan başarılı filmler. İşte, yapımcı ve yönetmen olarak daha çok siyasi yanı öne çıkan, politik filmlere yatırım yapan George Clooney yine bu ilkesini korumuş. Vizyona Hazine Avcıları adıyla giren Monuments Men filminin yönetmeni, yapımcısı, senaryo yazarı ve başrol oyuncusu olarak imzasını atmış. Gelin şimdi kısaca bu savaş filminin konusuna değinelim. Ardından detaylar hakkında konuşalım.

Artık sona doğru yaklaşıldığı hissedilse de İkinci Dünya Savaşı tüm hızıyla sürmektedir. Savaş boyunca, başta insan hayatı olmak üzere ülkeler pek çok kayıp yaşamışlardır. Çok daha geri planda kalan ve hayatta kalmak gibi hayati ihtiyaçlarla karşılaştırıldığında daha önemsizmiş gibi görünen bir alanda da ciddi kayıplar yaşanmaktadır: Sanat. Avrupa sanat tarihini biçimlendiren sanat eserleri, resimler, heykeller, binalar bombardımanlar sırasında ciddi hasar görmüştür. Ama bundan da kötüsü Hitler’ gelecekte kendi adını vererek kuracağı müze için işgal ettiği her yerde sanat eserlerini toplatıp, bilinmez yerlerde saklamaktadır. Amerikalı sanat tarihçisi Frank Stokes hükümetini bu konuda ikna eder ve bir ekip toplayarak hem bundan sonra yapılacak müdahalelerde eserlerin korunmasını sağlamak hem de Nazilerin sakladığı sanat eserlerini bulmak üzere savaş hattına gider... Filmin belki de en önemli yanı filmin çıkış noktasını sağlayan fikir. Bir sanat eseri bir insanın yaşamından daha mı kıymetlidir? Filmin ana karakteri Frank Stokes sık sık bu soruyla karşı karşıya kalıyor. Ona göre hiçbir sanat eseri hayatta kalmaktan daha kıymetli değil. Ama zaman ilerledikçe, ekipten iki kişinin ölümüne rağmen çalışmaları durdurmuyor. Evet yaşam önemli ama, ona göre ülkeler, toplumlar bir nesilde yıkım yaşasalar bile ayağa kalkabilirler. Ama tarihleri yok olursa geçmişle bağlarını kaybedip kaybolurlar. Tıpkı filmin ana karakteri gibi biz de sık sık bu soruyu soruyoruz kendimize filmi izlerken. Ve bunun net bir cevabı da yok bana kalırsa. Kanımca filmin en güçlü yanı bu fikir. Gerçek bir olay ve kişilerden esinlenilerek çekilmiş bu filmin en zayıf yanıysa bana göre senaryosu. Baştan itibaren bir dağınıklık, bir kopukluk seziliyor. Karakterlerin derinine inemiyor, olayları tam olarak kavrayamıyoruz. Bu insanlar sanat dışında hangi bağlarla birbirlerine bağlı, tanışıklıkları nereden geliyor gibi sorular havada kalıyor. Filmin bir başka zayıf noktası ise bana göre oyuncu yönetimi. Belki senaryonun da dağınıklığı nedeniyle, bütün o yıldız isimler filmin içinde misafirmiş gibi duruyorlar. Filmde kimler yok ki; Cate Blancett, Matt Damon, Jean Dujardin, Bill Morray, John Goodman ve tabii George Clooney... Bu yıldız isimlere, başarıları daha önce defalarca kanıtlanmış oyunculara rağmen film akıcı biçimde ilerlemiyor. Tabii filmin bütününde bir Amerika Birleşik Devletleri propagandası da gözden kaçmıyor. En nihayetinde bu sanat eserlerini gerçek hayatta da bulup yerlerine gönderen gerçek bir ekip var. Tarihlerindeki bu olumlu olayı alıp, ülkesini takdir eden bir filme dönüştürmüş Clooney. Bu eleştirilmeli mi bilmiyorum. Buna maruz kalan başka bir kültürün izleyicisi olarak bunu propaganda ve hatta emperyalizm olarak algılayabilirim ve bu çok da yanlış sayılmaz. Ama Amerikan sinemasının kendi ülke ve toplumu için tarihte yaptıkları iyi işlere sahip çıkan, takdir eden bir duruş bu. Keşke bizde de böyle bir duruş olabilse diye düşündürüyorum bazen. Kuşkusuz filmin her şeyi de kötü değil. Yapımcı olarak olarak George Clooney gerekeni fazlasıyla yapmış. Dekorlar, kostümler, dönem duygusunu verecek her şey başarıyla uygulanmış.

Kısaca Hazine Avcıları yüksek bütçeli, oyunculuklarla değilse de oyuncularla göz dolduran, izleyicisini düşünmeye iten güçlü bir fikir üzerine kurulmuş ama bunu aynı güçle ilerletemeyen ortalama bir film. İzleyemezseniz büyük bir kayıp olmayacaktır.