TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

25 Ekim 2013 Cuma

SEV BENİ

21.10.2013
SEV BENİ (Maryna Er Gorbach-Mehmet Bahadır Er/2013)

50. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivalini geride bıraktık. Festivalde oynayan, yarışan filmler de yavaş yavaş vizyona girmeye başladı. Altın portakal için yarışan filmlerden biri de yönetmenliğini Maryna Er Gorbach-Mehmet Bahadır Er’in yaptığı Sev Beni filmiydi. Sev Beni, Mehmet Bahadır Er’in 2009’da yönettiği Kara Köpekler Havlarken isimli filminden sonraki ikinci uzun metraj çalışması. Maryna Er Gorbach’ın ise ilk yönetmenlik deneyimi. Başrollerde ise Viktoria Spesivtzeva ve Ushan Çakır var. Gelin şimdi filmin kısaca konusuna değinelim. Daha sonra da film hakkında biraz daha detaylı bir değerlendirme yapalım.

Cemal evlenmek üzere olan bir genç adamdır. Amcası ve arkadaşları ona evlenmeden önce erkeklere özgü bir şıklık yapmak isterler. Onu Ukrayna’ya götürüp, güzellikleri ile meşhur Ukraynalı kadınlarla felekten bir gün geçirmesini sağlayacaklardır. Bir anlamda Batı kültürünün bize diziler ve filmler aracılığıyla öğrettiği bekarlığa veda partilerinin bir çeşidi olacaktır bu gezi. Bu durumdan çok da hoşnut gözükmeyen Cemal, gruba ve onların istediğine ayak uydurur ve yolculuk başlar. Cemal’in Ukrayna’da tanıştığı Sasha ne Cemal’in ne de diğerlerinin umduğu gibi bir gün geçirmesine yol açmayacaktır...  Film alışageldiğimiz beklenmedik bir zamanda insanı yakalayan bir aşk hikayesine dayanıyor. Ancak o noktaya gelinceye kadar tamamen bir erkek filmi olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan espriler, bütün o yol planları ve benzeri aşamalar erkek dünyasına dayanıyor ta ki Cemal Sasha’nın teklifini kabul edene kadar. Cemal Sasha ile amcasının ve arkadaşlarının umduğu gibi bir gece geçirmeyi planlarken Sasha’nın pek de umduğu gibi biri olmadığını görür. Üstelik Sasha’nın kaybolan büyükannesini arama çabaları onları birbirine yaklaştırır. Sasha’nın birlikte olmadan önce Cemal’in yıkanmasını istemesi ve Cemal’in tepkisi gibi filmdeki bazı detaylar eğlenceli. Bu iki genç insan bir biçimde birbirlerine yaklaşıyorlar ama bu biraz havada kalıyor. Cemal’in zil zurna sarhoş olacak kadar Sasha’ya nasıl yakınlık duyduğunu bunun nasıl bu kadar hızlı ve yoğun bir aşk olduğunu anlamak güç. Ama hep söylediğimiz gibi sinema bir uzlaşıdır. Bir hikaye izleyeceğinizi bilerek girersiniz sonuçta ve inanmak isterseniz bu o kadar da zor olmayabilir. Ancak kişisel olarak ben bir filmde anlatının sağlam ve dayanaklı olmasını arayanlardanım. Bu açıdan film bana biraz eksik geldi.

Filmin görüntü yönetmenleri Sviatoslav Bulakovskyi ve Bertan Özer fena bir iş çıkarmamışlar. Zaten filmin neredeyse tamamı Ukrayna’da geçiyor. Bu da filme ayrı bir çekicilik katıyor. Görmeye çok alışkın olmadığımız bir coğrafyada bir Türk gencinin bir kaç gününü görmek keyifli. Başrol oyuncuları Viktoria Spesivtzeva ve Ushan Çakır da iyi performanslar sergiliyorlar. Sev Beni Ushan Çakır’ın Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi ve Uzun Hikaye’den sonra üçüncü filmi Sev Beni. Oyunculuğunun geliştirilmeye açık olduğuna inanıyorum. Fiziksel özellikleriyle tam bir Slav kadını olan Viktoria Spesivtzeva ise perdeye yakışıyor. Güven Kıraç ve Yavuz Bingöl artık beklememizin hak olduğu performanslarını sergiliyorlar. Yavuz Bingöl’den söz etmişken; onun yer aldığı bölümü nasıl yorumlamak gerektiğimizi düşünmeden edemedim. Öte yandan filmde Alzheimer hastası büyükanneyi oynayan Margaryta Kosheleva’nın anlamlı yüzünü zevkle izledim. Filmin kurgusunda, müziklerinde dikkat çeken özellikli bir yan yok. Dolayısıyla filme dair söylenebilecek çok fazla da bir şey kalmıyor. Dürüst olmam gerekirse film bittiğinde bir gram şeker tadı almak için bir saat keçi boynuzu yemişim gibi hissettim.


Kısaca Sev Beni izlenebilir bir gişe filmi. Ancak bana göre kaçırmamalıyım duygusuyla gidilecek bir yanı yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder