TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

31 Aralık 2013 Salı

YOZGAT BLUES

19.12.2013

YOZGAT BLUES (Mahmut Fazıl Coşkun/2013)

Bilmiyorum farkında mısınız; şehrimizdeki bir sinema işletmesi farklı bir uygulamanın ortağı oldu. Başka Sinema adı altında bir kaç haftadır sürmekte olan gösterimler var. Başka Sinema, aslında yeni bir oluşum. Başka Sinema, 1 Kasım’dan bu yana daha çok festivallerde görebileceğimiz ve dağıtımda pek şansı olmayan filmleri izleyici ile buluşturuyor. M3 Film ve Kariyo ve Ababay Vakfı tarafından desteklenen bu oluşum önce İstanbul’da 3, Ankara’da bir sinema salonunda gösterimler yapmaya başladı. Bu salonlara Eskişehir ve Bursa da katıldı ve 6 Aralık tarihinden bu yana bizler de bu filmleri olanağına sahibiz. Üstelik yalnızca dramalar değil, belgeseller de gösterim şansı yakalıyor bu oluşumda. Kişisel olarak ana akım filmleri takip etmeyi hem iş hem de zevk olarak görsem de bu zor ulaşılır filmlerin gösterimde olmasını çok daha büyük mutlulukla ve zevkle karşıladığımı söylemeliyim. Umarım uzun ömürlü olur. Kuşkusuz bu oluşumun ömrünün uzunluğu izleyici desteği ile doğru orantılı olacaktır. İşte bu filmler arasında olan Mahmut Fazıl Coşkun’un yönettiği Yozgat Blues benim de bu hafta üzerinde konuşmak istediğim film. Yozgat Blues, aynı zamanda gazeteci Ahmet Hakan’ın kardeşi olan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’un ikinci filmi. Film katıldığı pek çok festivalden ödülle döndü. Gelin şimdi film hakkında konuşalım.

Yavuz, İstanbul’daki belediyelerden birinin desteklediği sertifika programında öğretmenlik yapan, müzikhollerde, çeşitli etkinliklerde sahne alan, şansonlar söyleyen yalnız bir adamdır. Yozgat’taki bir arkadaşından onun mekanında sahne alması için teklif alır. Öğrencilerinden biri olan Neşe eğer isterse vokal yapmak, sahnede eşlik etmek için onunla birlikte gelebileceğini söyler. Kısa bir süre sonra Yavuz ve Neşe Yozgat’ta sahne almak üzere yola koyulurlar... Öncelikle filmde dikkat çeken nokta, yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’un ilginç karakterleri filmlerinin odağı yapması. Hatırlarsanız ilk filmi Uzak İhtimal’de de bir müezzinle rahibenin imkansız aşkını anlatmıştı. Bu filmde de sinemamızın pek uğramadığı bir şehirde Yozgat’ta olaylar gelişiyor ve Anadolu’nun göbeğindeki bu kentte yaşama tutunmaya çalışan, kendini var etmeye çabalayan karakterlere tanık oluyoruz. Filmin karakter yaratma konusunda oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. Yan rollerde yer alan karakterler bile hal, tavır, konuşma biçimleriyle iyi bir gözlemin eseri olduklarını kanıtlıyorlar. Örneğin, Kamil aracılığıyla, küçük denizin büyük balığı olmaya çalışan, daha çok kulaktan dolma bilgilerle, boynuna doladığı şalla, konuşma biçimiyle entelektüel görünmeye çalışan, çevremizde pek çok örneğiyle karşılaştığımız, yaşayan bir karaktere tanıklık ediyoruz. Buradaki en büyük başarı bu karakterlerin karikatürize edilmeden desenlenmiş olması. Kamil’den söz etmişken onu canlandıran Nadir Sarıbacak’ı da bu abartısız performansı nedeniyle kutlamak gerek sanırım. Benzer biçimde Sabri rolünde Tansu Biçer de iyi bir gözlemin sonucu ve oyuncu da karakterin hakkını vermiş. Yozgat Blues, Neşe rolünde izlediğimiz Ayça Damgacı’nın Gitmek: Benim Marlon ve Brandom ve 72. Koğuş filmlerinden sonra yer aldığı üçüncü filmi. Ayça Damgacı’nın oyunculuğunu da doğal bulduğumu söylemeliyim. Ve tabii Yavuz rolünde Ercan Kesal yine başarılı bir performans sergiliyor. Bu konuda aksi fikirlerle karşılaşmak olanaklı olsa da kişisel olarak ben Ercan Kesal’ın gerek oyuncu gerekse senarist olarak geç kazanılmış bir değer olduğuna inanıyorum. Ercan Kesal, Yozgat Blues’daki performansıyla 20. Altın Portakal Film Festivalinde ve 32. Uluslararası İstanbul Film Festivalinden En İyi Erkek Oyuncu ödülüyle döndü.

Yozgat Blues’un yalın, basit bir öyküsü var aslında. Filmin sinopsisi yazılsa bir kaç satırı geçmez. Ama karakterler üzerinden öykü olgunlaştırılmış. Seçilmiş olan iç mekanlar o kadar da özellikli değil. Ama dış mekanlarda, karakterlerin dolaştığı çarşı ve dükkanlarda bir taşra kentinin dokusu hissediliyor. Buna karşın bana göre bu şehrin mutlaka Yozgat olması gerekmiyor. Herhangi bir taşra kentinde de benzer doku rahatlıkla bulunabilirdi. Film ilk yarıda, karakterlerin naif tepkileri ve içine düştükleri durum nedeniyle izleyicisini güldürmekle birlikte, ikinci yarıda daha ağır ve melankolik bir havaya ulaşıyor. Yozgat Blues’da müzik çok öne çıkan bir öge değil. Yalnızca bir dönemin popüler Fransızca şarkılarından biri Yavuz karakteri tarafından seslendiriliyor, o kadar.


Kısaca, Yozgat Blues basit öyküsüne karşın, bu öyküyü işleyiş biçimi ve yaratılan karakterleri nedeniyle izlenmeye değer hoş bir film. Bu arada filmi Başka Sinemada kaçırırsanız 23-29 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek 7. Palto Film Festivalinde izleyebilirsiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder