TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

26 Mayıs 2014 Pazartesi

HAYAT SANA GÜZEL

22.04.2014

HAYAT SANA GÜZEL(Yön. Murat Şeker/ 2014)

Sinemamızda nicel artış anlamında iyi bir dönemden geçiyoruz. Çok sayıda film çekilip vizyona giriyor. Gişe başarısı anlamında rekorlar kırılıyor. Ancak bu nicel artışa nitel artış da eşlik ediyor mu şüphe duymamak elde değil. Özellikle gişe başarısı elde edilmek istenen yapımların büyük çoğunluğunda tür olarak güldürünün öne çıktığını görüyoruz. Kuşkusuz güldürüye itirazım yok. Ama güldürü unsuru olarak eğer yalnızca cinselliğe, küfre dayalı espriler seçiliyorsa ya da izleyicisine bir şey katmıyorsa kanımca orada bir sıkıntı var. İşte vizyona giren Türk filmleri arasında yine bir güldürü var: Hayat Sana Güzel. Filmin yönetmenliğini Murat Şeker yapmış. Yönetmen daha önce İki Süper Film Birden, Çakallarla Dans, Çakallarla Dans 2: Hastasıyız Dede, Aşk Geliyorum Demez gibi filmleri yönetmişti...


Filmin ana karakteri Azmi Yapıcı, elinde annesinden aldığı altınlardan başka hiçbir şey yokken memleketinden İstanbul’a gelmiş, müteahhitlik yaparak yükselip zengin olmuş mazbut bir adamdır. Varı yoğu karısı ve oğlu içindir. Yalnız Azmi Yapıcı’nın önemli bir kusuru vardır. Azmi Yapıcı feci halde hastalık hastasıdır. Gün geçmez ki acil servise kaldırılmasın. Eski arkadaşı Mustafa bir doktor olarak onun tüm kaprislerine katlanmakta, korkularını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Azmi bir gün Mustafa’nın telefonda söylediklerini duyar. Bu konuşmaya göre Azmi’nin en fazla iki ay ömrü kalmıştır. Azmi bu kısıtlı sürede geçmişi nasıl telafi edeceğinin ve ailesine nasıl bir gelecek bırakacağının derdine düşer. Bütün bu organizasyon süresince işler çığırından çıkar.

Dürüst olmak gerekirse film olağanüstü bir fikirle yola çıkmıyor. Benzeri temaya sahip pek çok film izledik bu güne kadar. Hayat Sana Güzel, büyük ölçüde naif diyebileceğimiz güldürü ögelerine dayanıyor. Öte yandan, alışageldiğimiz kalıpların dışına çıkamıyor; yanlış anlamalar, abartılı tepkiler, saf kadınlar, kurnaz erkekler... Hal böyle olunca da film çok da orijinal gelmiyor izleyicisine.


Filmin en önemli kozlarından biri oyunculuk. Deneyimli oyuncu Şevket Çoruh başrolü üstleniyor. Ben oyuncunun çok daha iyi bir performans sergileyebileceğini düşünüyorum. Ancak, filmde oyuncunun canlandırdığı Azmi Yapıcı medyada benzerlerine çok rastladığımız sonradan görme zenginlerin vasat bir parodisi olmaktan öteye gidememiş. Azmi’nin karısını oynayan Hande Katipoğlu saf ve sadık Behiye rolünde fena bir performans sergilemiyor. Taner rolünde Timur Acar da iyi. Filmde beni en çok şaşırtan oyuncu Tuba Ünsal oldu. Öyle ki başlangıçta onu tanımakta güçlük çektim. Aptal ama buna karşın kurnaz olmaya çalışan, estetik mucizesi Nurcan rolünde oldukça iyiydi. Tamamen karikatürize edilmiş bir tipi canlandırmasına karşın ben oyuncunun performansını eğlenceli buldum. Azmi’nin annesi rolünde izlediğimiz Dilber Ay ise adeta filmin içine yerleştirilmiş bir yabancılaştırma efektiydi. Gerek makyajıyla, gerek oyunculuğuyla filmde canlandırdığı role hiç mi hiç uymuyordu.

Filmin teknik özelliklerine dair söyleyebileceğimiz bir şey yok. Bir iki sahnede ihtiyaç duyulan özel efektler ortalama bir başarıyla kotarılmış. Bir kaç boğaz manzarası da filmde şık duruyor. Ancak görsellik, müzik, ses gibi konularda izleyiciyi etkileyecek bir yanı yok. Temiz bir iş o kadar.

Hayat Sana Güzel hakkında bence fazla söze gerek yok; film başka bir seçeneğiniz yoksa kafa boşaltmak için iyi bir seçenek olabilir.