TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

25 Şubat 2016 Perşembe

HATEFULL EIGHT

06.01.2016

HATEFULL EIGHT (Quentin Tarantino /2016)

Quentin Tarantino Amerikan sinemasının en önemli isimlerinden biri. 1992’de Rezervuar Köpekleri’yle ilk çıkışını yapan yönetmenin, 1994’te yönettiği Ucuz Roman, Amerikan sinemasının ilk bağımsız filmi olarak tanımlanıyor. Bunun yanı sıra Tarantino kendine has üslubuyla, şiddeti pornografik bir yoğunlukla filmlerine yerleştirmesiyle adından söz ettiren bir yönetmen. Jackie Brown, Kill Bill Serisi, Günah Şehri, Soysuzlar Çetesi derken son iki filminde Western türüne odaklandı. 2012’de yönettiği Zincirsiz’den sonra şimdi de karşımıza sinemalarımızda orijinal adıyla oynayan The Hateful Eight ile çıkıyor. Önce filmin konusuna değinelim ardından da detaylara bakalım.

Amerika Birleşik Devletlerinde Kuzey Güney Savaşı cephede sona ermiştir ama hala izleri sürmektedir. Ödül avcıları ise her yerde kol gezmektedir. Cellat John Ruth da bunlardan biridir. Yanında, başına 10 bin dolar ödül konmuş olan Daisy Domergue ile Red Rock kasabasına doğru yol almaktadır. Yolda mahsur kalan ve vaktiyle yüzbaşı olan Marquis Warren ve daha sonra da Red Rock’ın yeni şerifi olduğunu iddia eden isyancı bir ailenin ferdi olan Chris Mannix de onlara katılır. Arkalarından onları takip eden kar fırtınasından kurtulmak için Minnie’nin dükkanına sığınırlar. Ama yağmurdan kaçarken doluya tutulmak hesabı, kar fırtınasından kaçarken bir cehennemin ortasında kapana sıkışırlar. Acaba Cellat John Ruth Daisy’i Red Rock’a götürüp, asılmasını izleyebilecek midir? Zincirsiz’de olduğu gibi The Hateful Eight de bir yol hikayesi. Zaten bana göre Western’in özünde yol mutlaka var. Ana karakterler bir yolculuğa çıkmasa  bile yoldan gelen biri huzuru kaçıran ya da düzeni bir biçimde bozan kişi olarak anlatıya eklenir. Bu filmde de Minnie’nin mekanına gelen yolcular bu yol temasının aktörleri ama film bu potansiyele rağmen neredeyse bir tiyatro sahnesinde olayları izliyormuşuz duygusunu veriyor. Minnie’nin tek göz dükkanında birbirinden çok da hoşlanmayan ve çıkarları çatışan karakterler zaman zaman gergin, çoğu zaman eğlenceli bir atmosferde çatışıyorlar. Epizotlara ayrılan film o tiyatro havasını daha da pekiştiriyor. Hatta filmde bir sekansta Yüzbaşı Marquis Warren’ın olayları çözüş biçimi, analizi Agatha Christie romanlarının ünlü karakteri Herqule Poirot’u anımsattı bana. Ancak iyi bir yönetmen olarak Quintin Tarantino pek çoğu için handikap olabilecek bu mekan kısıtlılığının üstesinden başarıyla gelmiş. Öncelikle mekan iyi tasarlanmış. Ahşap yapının tavanından içeriye sızan kar taneleri, kap kacak, soba, şömine, yatak, koltuklar, masa, hepsi yaşanmışlık duygusu verecek biçimde tasarlanmış.  Filmdeki kar fırtınası sözde değil. Dikkat edin çoğu filmde soğukta karakterlerin ağzından buğu çıktığını görmezsiniz. Kurmaca, oyun olduğunu hissedersiniz. Ama bu filmde soğuk, perdeden geçip iliklerinize kadar işliyor. O zorlu hava koşulunun gerçek olduğunu anlıyorsunuz. Filmin çok büyük kısmına yayılan tek mekan ve az sayıda karaktere karşın film 2 saat 48 dakika boyunca kendini izlettiriyor. Hatta zaman zaman konuşmalarla birlikte sağa sola çevrinen kameranın yardımıyla izleyici olarak oradaymışsınız hissini veriyor size. Elbette, bir Tarantino filminin alameti farikalarından biri de şiddetin pornografisini yapması. Bu konuda izleyiciyi hüsrana uğratmıyor Tarantino. Kaba şiddet görüntüleri eksik olmuyor ve tüm bunların ortasındaki karakter Daisy Domergue. Şiddetin uygulayıcısı ve nedeni olarak asılmaya götürülen kadın karakter fikri pek çok kişiyi rahatsız etmiş olabilir. Ama Daisy’nin yerinde bir erkek de olsa akış değişmeyecekti. Öte yandan, Tarantino yıkıcı, korkutucu şiddet uygulayan kadın karakterleri hemen her filminde merkeze yerleştiriyor. Tutsak da olsa Daisy potansiyeli, dayanıklılığı ve sinsiliği ile korkutucu bir kadın karakter. Yani Tarantino kuralını bozmamış.

Filmdeki oyunculuklara gelirsek... Daisy rolünde izlediğimiz Jennifer Jason Leigh olağanüstü bir performans sergiliyor. Onu Samuel Lee Jackson ve Kurt Russell izliyor. Chris Mannix rolünde izlediğimiz Walton Goggins’i de çok beğendiğimi söylemeliyim.


Kısaca zaten eğer Tarantino hayranıysanız The Hateful Eight’i sakın kaçırmayın. Size yine tat vereceğine inanıyorum. Ama daha önce hiç Quintin Tarantino filmi izlemediyseniz, süresi ve ağırlıklı olarak tek mekan kısıtlılığı nedeniyle başlamak için bu iyi bir seçenek olmayabilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder