TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

25 Şubat 2016 Perşembe

ERTUĞRUL 1890

06.01.2016

ERTUĞRUL 1890 (Mitsutoshi Tanaka /2015)

Filmler genellikle eğlence sektörünün bir parçası gibi algılanır ya da sanat dalı olarak öne çıkar. Ama bir film belge niteliği de taşır. Bazen çekildiği döneme dair veri sağlar bazen de tarihteki bir olayı, kişiyi konu edinerek ona dair bir belge oluşturmuş olur. Steven Spielberg’in yönettiği Schindler’in Listesi ya da Richard Attenborough 1982’de yönettiği Gandhi aynı zamanda kurmaca da olsa gelecek kuşaklara belge oluşturan, gerçek olay ve kişilerden yola çıkılarak çekilmiş filmlerdir. Bizim sinemamızda sayıca çok fazla olmasa da benzer örneklere rastlamak mümkün. Tolga Örnek’in yönettiği 2008 yapımı Devrim Arabaları yakın dönemimizdeki bir olaya ışık tutan iyi bir örnek. Burak Arlıel’in yönettiği dokü-drama Türk Pasaportu da yine filmlerin aynı zamanda gelecek kuşaklar için belge niteliği taşıdıklarını gösteren başka bir iyi örnek. 25 Aralıkta vizyona giren Ertuğrul 1890 da bu açıdan zengin bir içeriğe sahip. 1890’da Abdülhamit tarafından Japon imparatoruna armağanlar götürmek ve nezaket ziyareti yapmak üzere yola koyulan ve dönüş yolunda batarak çok sayıda kayıp vermemize neden olan bir olaya dayanıyor ama bununla sınırlı kalmıyor. 1985 yılında İran-Irak savaşı sırasında Tahran’da mahsur kalan ve kendi ülkelerinden yardım alamayan Japon vatandaşlarına Türkiye’nin uçak göndermesi de filmde yer alan ikinci öykü. Böylece iki öykü aracılığıyla Türkiye Japonya arasındaki dostluk ve bunun arkasındaki iki önemli olay ve nedenler belleklere kazınıyor. Filmin yapımında Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığının desteği var. Ayrıca Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi mezunlarından Oğuz Peri uygulayıcı yapımcı olarak önemli bir görev üstlenmiş. Çünkü Ertuğrul 1890 iki farklı dönemi aktarması, kalabalık sahneleri içermesi ve çekimlerin iki farklı ülkede gerçekleşmesi nedeniyle yapım yönü hayli önemli olan bir film. Filmin bu açıdan başarılı olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Filmin Japon yönetmeni Mitsutoshi Tanaka ve görüntü yönetmeni Tetsuo Nagatada bence iyi iş çıkarmış. Filmde oldukça estetik, gözü okşayan çerçeveler var. Filmde tabii başka bir başarı da sanat yönetmenliğinde. Hakan Yarkın ve Hiroshi Butsuda’nın görevlerini layıkıyla yerine getirdiğini söyleyebilirim. Filmin kurgusu da oldukça başarılı. 2 saat 12 dakikalık uzun süreyi çok da farkına varmadan geride bırakıyorsunuz.


Benim Ertuğrul 1890’a ilişkin tek sorunum senaryoyla ilgili. Bana kalırsa film isminin hakkını vermeli ve yalnızca Ertuğrul gemisine ve kazaya odaklanmalıydı. Gemideki karakterlere odaklanarak ve onların karakter ve hikayelerini geliştirerek senaryo detaylandırılmalıydı. 1985’teki Tahran krizi ise belki başka bir filme konu edilmeliydi. Her iki olaya da yer vermeye çalışılırken meseleler yüzeysel bir boyutta kalmış. Bu açıdan filmi kaçırılmış bir fırsat olarak görüyorum.

Filmdeki oyunculuklara gelirsek... Başrol oyuncusu Kenan Ece hem dizi oyuncusu hem de film oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor. Sinemaya 2011’de Beni Unutma ile atılmış olan oyuncu Ertuğrul 1890’da fena bir performans sergilemiyor. Ama kişisel olarak performansında daha ekonomik olmasını yeğlerdim. Bana göre Bekir Çavuş rolünde izlediğimiz Alican Yücesoy çok başarılı bir oyunculuk ortaya koyuyor. Onun rolünün daha ağırlıklı olmasını dilerdim. Haru rolünde izlediğimiz  Shiori Kutsuna ve Doktor Motosada Tamura rolünde izlediğimiz Masaaki Uchino da iyi performanslar sergiliyor.


Kısaca Ertuğrul 1890, senaryosu dışında çok da fazla eleştirilecek bir yanı olmayan hayli özenli bir yapım. Üstelik genç nesillere tarihimizin bu hem hüzünlendiren hem de gururlandıran iki olayını tanıtması açısından oldukça işlevsel. İzlenmesi gereken bir film olarak değerlendiriyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder