19.12.2013
YOZGAT BLUES (Mahmut Fazıl Coşkun/2013)
Bilmiyorum farkında mısınız; şehrimizdeki bir sinema
işletmesi farklı bir uygulamanın ortağı oldu. Başka Sinema adı altında bir kaç
haftadır sürmekte olan gösterimler var. Başka Sinema, aslında yeni bir oluşum. Başka
Sinema, 1 Kasım’dan bu yana daha çok festivallerde görebileceğimiz ve dağıtımda
pek şansı olmayan filmleri izleyici ile buluşturuyor. M3 Film ve Kariyo ve
Ababay Vakfı tarafından desteklenen bu oluşum önce İstanbul’da 3, Ankara’da bir
sinema salonunda gösterimler yapmaya başladı. Bu salonlara Eskişehir ve Bursa
da katıldı ve 6 Aralık tarihinden bu yana bizler de bu filmleri olanağına
sahibiz. Üstelik yalnızca dramalar değil, belgeseller de gösterim şansı
yakalıyor bu oluşumda. Kişisel olarak ana akım filmleri takip etmeyi hem iş hem
de zevk olarak görsem de bu zor ulaşılır filmlerin gösterimde olmasını çok daha
büyük mutlulukla ve zevkle karşıladığımı söylemeliyim. Umarım uzun ömürlü olur.
Kuşkusuz bu oluşumun ömrünün uzunluğu izleyici desteği ile doğru orantılı olacaktır.
İşte bu filmler arasında olan Mahmut Fazıl Coşkun’un yönettiği Yozgat Blues
benim de bu hafta üzerinde konuşmak istediğim film. Yozgat Blues, aynı zamanda
gazeteci Ahmet Hakan’ın kardeşi olan yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’un ikinci
filmi. Film katıldığı pek çok festivalden ödülle döndü. Gelin şimdi film
hakkında konuşalım.
Yavuz, İstanbul’daki
belediyelerden birinin desteklediği sertifika programında öğretmenlik yapan,
müzikhollerde, çeşitli etkinliklerde sahne alan, şansonlar söyleyen yalnız bir
adamdır. Yozgat’taki bir arkadaşından onun mekanında sahne alması için teklif
alır. Öğrencilerinden biri olan Neşe eğer isterse vokal yapmak, sahnede eşlik
etmek için onunla birlikte gelebileceğini söyler. Kısa bir süre sonra Yavuz ve
Neşe Yozgat’ta sahne almak üzere yola koyulurlar... Öncelikle filmde dikkat
çeken nokta, yönetmen Mahmut Fazıl Coşkun’un ilginç karakterleri filmlerinin
odağı yapması. Hatırlarsanız ilk filmi Uzak İhtimal’de de bir müezzinle rahibenin
imkansız aşkını anlatmıştı. Bu filmde de sinemamızın pek uğramadığı bir şehirde
Yozgat’ta olaylar gelişiyor ve Anadolu’nun göbeğindeki bu kentte yaşama
tutunmaya çalışan, kendini var etmeye çabalayan karakterlere tanık oluyoruz.
Filmin karakter yaratma konusunda oldukça başarılı olduğunu düşünüyorum. Yan
rollerde yer alan karakterler bile hal, tavır, konuşma biçimleriyle iyi bir
gözlemin eseri olduklarını kanıtlıyorlar. Örneğin, Kamil aracılığıyla, küçük
denizin büyük balığı olmaya çalışan, daha çok kulaktan dolma bilgilerle,
boynuna doladığı şalla, konuşma biçimiyle entelektüel görünmeye çalışan,
çevremizde pek çok örneğiyle karşılaştığımız, yaşayan bir karaktere tanıklık
ediyoruz. Buradaki en büyük başarı bu karakterlerin karikatürize edilmeden desenlenmiş
olması. Kamil’den söz etmişken onu canlandıran Nadir Sarıbacak’ı da bu
abartısız performansı nedeniyle kutlamak gerek sanırım. Benzer biçimde Sabri
rolünde Tansu Biçer de iyi bir gözlemin sonucu ve oyuncu da karakterin hakkını
vermiş. Yozgat Blues, Neşe rolünde izlediğimiz Ayça Damgacı’nın Gitmek: Benim
Marlon ve Brandom ve 72. Koğuş filmlerinden sonra yer aldığı üçüncü filmi. Ayça
Damgacı’nın oyunculuğunu da doğal bulduğumu söylemeliyim. Ve tabii Yavuz
rolünde Ercan Kesal yine başarılı bir performans sergiliyor. Bu konuda aksi
fikirlerle karşılaşmak olanaklı olsa da kişisel olarak ben Ercan Kesal’ın gerek
oyuncu gerekse senarist olarak geç kazanılmış bir değer olduğuna inanıyorum. Ercan
Kesal, Yozgat Blues’daki performansıyla 20. Altın Portakal Film Festivalinde ve
32. Uluslararası İstanbul Film Festivalinden En İyi Erkek Oyuncu ödülüyle
döndü.
Yozgat Blues’un
yalın, basit bir öyküsü var aslında. Filmin sinopsisi yazılsa bir kaç satırı
geçmez. Ama karakterler üzerinden öykü olgunlaştırılmış. Seçilmiş olan iç
mekanlar o kadar da özellikli değil. Ama dış mekanlarda, karakterlerin
dolaştığı çarşı ve dükkanlarda bir taşra kentinin dokusu hissediliyor. Buna
karşın bana göre bu şehrin mutlaka Yozgat olması gerekmiyor. Herhangi bir taşra
kentinde de benzer doku rahatlıkla bulunabilirdi. Film ilk yarıda,
karakterlerin naif tepkileri ve içine düştükleri durum nedeniyle izleyicisini
güldürmekle birlikte, ikinci yarıda daha ağır ve melankolik bir havaya
ulaşıyor. Yozgat Blues’da müzik çok öne çıkan bir öge değil. Yalnızca bir
dönemin popüler Fransızca şarkılarından biri Yavuz karakteri tarafından
seslendiriliyor, o kadar.
Kısaca, Yozgat
Blues basit öyküsüne karşın, bu öyküyü işleyiş biçimi ve yaratılan karakterleri
nedeniyle izlenmeye değer hoş bir film. Bu arada filmi Başka Sinemada
kaçırırsanız 23-29 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek 7. Palto Film
Festivalinde izleyebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder