09.01.2014
47 RONİN (Carl Erik Rinsch/2013)
Bu hafta sizler için seçip izlediğim film 2013’ün son
haftası gösterime giren 47 Ronin. Filmin yönetmeni Carl Erik Rinsch ilk uzun
metraj filmiyle karşımızda. Kariyerinin önceki aşamalarında yaptığı kısa
filmlerle “fikir insanı” ve “başarılı bir öykü anlatıcısı” olarak ünlenmiş,
2001 yılında Cannes’da “Gelecek Vaat Eden Yönetmen” ödülü almış başarılı, genç
bir yönetmen Rinsch. Kısa sürede 20 milyon dolar gişe hasılatı elde eden film,
ülkemizde de merakla bekleniyordu. 1941 yılından bu yana Japon sinemasında sık
sık ele alınan bu halk efsanesi Carl Erik Rinsch’in yönetiminde ilk kez
Hollywood tarafından işlenmiş oldu. Gelin şimdi filmin konusuna kısaca
değinelim. Ardından da detaylar üzerinde duralım.
Melez Kai henüz
bir çocukken Asano’nun himayesine girer. Ama başındaki izler ve melez olması
nedeniyle Samuray’lar tarafından kabullenilmez. Buna karşın o kendini güçlü bir
dövüşçü olarak yetiştirir. Asano’nun kızı Mika’yla aralarında da duygusal bir
bağ bulunmaktadır. Ancak, yaşadıkları Ako’nun huzuru bozulacak, Asano’nun
ölümünden sonra 47 Samuray efendisiz kalacaktır. Ako’yu ve Prenses Mika’yı kötü
kalpli Kira ve ona hizmet eden cadıdan kurtarmak efendisiz kaldıkları için
artık ronin olan 47 samurayın yegane amacı olacaktır... Olaylar 18.yüzyılda
Japonya’da geçiyor. Dolayısıyla hem filmin dekorları, mekanları, hem de
kostümleri Batılı izleyici için hayli egzotik bir atmosfer sunuyor. Buna
doğaüstü olay ve karakterler de eklenince gerçekten seyirlik bir filmle
karşılaşıyoruz. Film izleyicisine hem romans hem de aksiyon sunuyor. Ama
aksiyon daha öne çıkıyor. Çok farklı bir kültürü ve gelenekleri izleme şansını
yakalıyoruz. Görsel efektleri ve 3 boyutlu olma özelliğini de ekleyince
hakikaten geriye sadece oturup filmi izlemek kalıyor. Belki de bu nitelikler
çok fazla öne çıktığı için, filmin anlatılan öyküdeki sadakat, fedakarlık,
kendini adama duygularını tam anlamıyla aktarabildiği konusunda kimi şüphelerim
var. Hem aşkı hem aksiyonu içeren çok daha epik filmler izlemiştik geçmişte. Sanırım
Cesur Yürek, Gladyatör bu filmler için iyi birer örnek olabilir. Ne yazık ki
aynı duyguyu bu film aynı yoğunlukta veremiyor. Filmin bazı sahneleri oldukça
etkileyici. Özellikle Kia’nın Asuno’nun himayesine girmeden önce yaşadığı
fantastik evren ve oradaki dövüş sahnesinin oldukça çarpıcı olduğunu
söyleyebilirim.
Filmin oyuncuları
büyük oranda Japon sinemasının oyuncularından seçilmiş. Bunu aksanlı
İngilizcelerinden anlayabiliyoruz. Altyazı okuma gibi bir tecrübe ve
alışkanlığı olmayan Amerikan izleyicisi nedeniyle filmin dili doğal olarak
İngilizce olmuş ve bu oyuncular da anadilleri olmayan bu dili konuşarak oynamak
zorunda kalmışlar. Bunun bir oyuncu için hayli zor olduğunu düşünüyorum. Buna
karşın şu veya bu biçimde bu zorluğun üstesinden gelmişler. Prens Kira rolünde
izlediğimiz Tadanobu Asano ve Cadı Lady Mizuki rolünde izlediğimiz Rinko
Kikuchi’nin performanslarını oldukça yapmacık buldum. Özellikle lady Mizuki
gibi önemli bir rolde daha farklı bir seçim yapılabilirdi sanırım. Mika rolünde
Ko Shibasaki oldukça başarılı. Ekonomik bir oyunculuk sergiliyor. Japon
oyuncular arasında kişisel olarak en başarılı bulduğum Oishi rolünde
izlediğimiz Hiroyuki Sanada. Macerayı sürükleyen bir karakter yaratmış Sanada.
Keanu Reeves’e gelirsek. Keanu Revees geçmişte romantik filmlerde de oynamıştı
ama kariyeri için önemli bir dönüm noktası olan The Matrix’ten sonra daha çok
aksiyon filmlerine yöneldi. 47 Ronin de bunlardan biri. Bu filmde canlandırdığı
karakter Samuraylar tarafından dışlandığı için kırgın ve içe kapanık genç bir
savaşçı. Dolayısıyla filmin ilk yarısına kadar Revees’in performansındaki
durgunluğu mantıksallaştırmak olanaklı. Ancak, Prenses Mika’yı ve Ako halkını
Kira’dan kurtarmak için yola koyulduklarında ve artık Samurayların arasına
kabul edildikten sonra, özellikle eski vatanına gidip oradaki sınavı geçtikten
sonra artık Kia’nın devleşmesini bekliyorsunuz. Ama Revees’in aynı durgunluğu
devam ediyor. Dövüş sahnelerinde başarılı da olsa üzerindeki genel havanın
heybetli, güçlü bir savaşçı olmaktan çok uzak olduğunu düşünüyorum. Bunu tevazu
ile açıklamak da zor. Çünkü Oishi’de o vakarı hissedebiliyoruz.
Kısaca, popüler
deyişle, 47 Ronin tam seyirlik bir film; bir sinema şöleni. Eğer farklı bir
kültürün desenleriyle bezenmiş bir film ilginizi çekiyorsa filmi izlemenizi
öneririm. Ama az önce de vurguladığım gibi çok daha epik, etkili filmler
izledik daha önce. Dolayısıyla beklentinizi çok yüksek tutmamanızı öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder