20.03.2014
KÖKSÜZ (Yön. Deniz Akçay
Katıksız)
Zaman zaman değiniyorum; sinemanın
en temel sıkıntılardan biri erkek hikayelerinin egemenliği. Gerek popüler
filmlerde gerekse sanat filmi ya da festival filmi olarak tanımladığımız
işlerde iyi ya da kötü olsun, olaylar erkekler üzerinden ilerliyor. Kadın
karakterler ya o maceranın başlamasının nedeni olan sorun kaynağı, ya kurban ya
da erkeğin uğruna dünyaları yıkacağı bir sevgi veya arzu nesnesi oluyor. Kadın
karakter erkek karakterin eşlikçisi olarak filmin anlatısında var oluyor.
Elbette bu kuralı yıkan yerli ve yabancı örnekler var. Örneğin geçen hafta
üzerinde durduğumuz Aile Sırları filmi kadın karakterler üzerinde dönen bir
öyküye sahipti. Geçen sene izlediğimiz Araf ve Gözetleme Kulesi’nde de ana
karakterler kadındı. Tabii ana karakterin kadın olması filmin kadın filmi
olarak anılmasını sağlamıyor. Ancak, yine de temsil anlamında olumlu gelişmeler
bunlar. İşte 2013’te çeşitli festivallere katılan, kimilerinden ödülle dönen Köksüz
bu hafta üzerinde duracağımız ve ana karakterlerin kadınlardan oluştuğu bir
film. Filmin yönetmeni Deniz Akçay Katıksız ve Köksüz yönetmenin ilk uzun
metraj filmi. Şimdi alışkın olduğumuz üzere önce filmin konusuna değinelim.
Ardından film hakkında daha detaylı konuşalım.
Eşinin ölümüyle genç yaşta dul kalan Nurcan yaşadığı travmanın
izini üzerinden atmak için kendini temizliğe vermiş, bir çeşit agorafobisi olan
üç çocuk annesi bir kadındır. Büyük kızı Feride evin en temel geçim kaynağıdır.
Ancak Feride, hem annesi onu ölen eşinin yerine, evin direği olarak
konumlandırdığı için hem de annesinin agorafobisi nedeniyle dışarı çıkamaması
nedeniyle kardeşleriyle ilgilenmek zorunda kalması, Feride’nin yaşının
gerektirdiği sosyal yaşama girememesine neden olur. Bir gün Feride evleneceğini
açıklar. Bu haber başta Nurcan olmak üzere herkesi şaşırtır... Filmin
senaryosunu, aynı zamanda filmin yönetmeni de olan Deniz Akçay Katıksız
üstlenmiş. Bana göre boşlukları olmayan, her karakterin tek tek biçimlendirildiği,
güçlü bir senaryosu var filmin. Çok kalabalık bir kadrosu yok. Ama tüm
karakterlerin birbiriyle bağını, ilişkisini anlamlı kılmamızı sağlayan bir yapı
kurulmuş... Ailenin yaşadığı evin seçimini çok başarılı buldum. Filmde o
yaşanmışlık duygusu kadar sınıfsal yapıya dair de bilgi ediniyoruz bu yaşam
alanına bakarak.
Gerek yapım ekibine, gerekse karakterlere baktığımızda filmi
kadın filmi olarak tanımlamak olanaklı gibi görünüyor. Sonuçta Feride’nin
üzerinden tüm ailenin genç yaşlı tüm kadınlarını, kadın olmanın zorluklarını
izliyor gibiyiz. Ne var ki ben Köksüz’ü bir kadın filmi olarak tanımlamakta
çekimserim. Zira filmde yaşanan tüm olaylar, sıkıntılar babanın yokluğu
nedeniyle oluşuyor. Yalnız filmdeki kadınların değil, bir ergen olarak İlker’in
hırçınlıkları da babanın yokluğu ile ilişkili. İşte bu nedenle gönül
rahatlığıyla “Köksüz bir kadın filmidir” diyemiyorum.
Filmin bana göre en güçlü yanı oyunculuk. Bana kalırsa Feride’yi
canlandıran Ahu Türkpençe bugüne kadarki kariyerinde en başarılı performansını
sergiliyor. İlker rolünde izlediğimiz Savaş Alp Başar da ilk oyunculuk
denemesinden yüz akıyla çıkmış. Üstelik rolü gerçekten de zorlayıcı nitelikte.
Ancak bana göre hepsinin üstünde bir performans Lale Başar’a ait. Nurcan
rolünde Lale Başar’ı çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. Nurcan karakteri oyuncunun
elinde, yaşayan, dokusu olan bir insana dönüşmüş tam anlamıyla.
Kısaca Köksüz bir ilk film olmasına karşın, Deniz Akçay
Katıksız’ın başarılı bir başlangıç yaptığı, kadınlar etrafında dönen bir öyküye
sahip, çok başarılı oyunculuklara tanık olabileceğiniz, Başka Sinema kapsamında
izleyebileceğiniz bir film. Kaçırmamanızı salık veririm.