22.04.2014
HAYAT SANA GÜZEL(Yön. Murat
Şeker/ 2014)
Sinemamızda nicel artış anlamında
iyi bir dönemden geçiyoruz. Çok sayıda film çekilip vizyona giriyor. Gişe
başarısı anlamında rekorlar kırılıyor. Ancak bu nicel artışa nitel artış da
eşlik ediyor mu şüphe duymamak elde değil. Özellikle gişe başarısı elde edilmek
istenen yapımların büyük çoğunluğunda tür olarak güldürünün öne çıktığını
görüyoruz. Kuşkusuz güldürüye itirazım yok. Ama güldürü unsuru olarak eğer
yalnızca cinselliğe, küfre dayalı espriler seçiliyorsa ya da izleyicisine bir
şey katmıyorsa kanımca orada bir sıkıntı var. İşte vizyona giren Türk filmleri
arasında yine bir güldürü var: Hayat Sana Güzel. Filmin yönetmenliğini Murat
Şeker yapmış. Yönetmen daha önce İki Süper Film Birden, Çakallarla Dans,
Çakallarla Dans 2: Hastasıyız Dede, Aşk Geliyorum Demez gibi filmleri
yönetmişti...
Filmin ana karakteri Azmi Yapıcı, elinde annesinden aldığı
altınlardan başka hiçbir şey yokken memleketinden İstanbul’a gelmiş,
müteahhitlik yaparak yükselip zengin olmuş mazbut bir adamdır. Varı yoğu karısı
ve oğlu içindir. Yalnız Azmi Yapıcı’nın önemli bir kusuru vardır. Azmi Yapıcı
feci halde hastalık hastasıdır. Gün geçmez ki acil servise kaldırılmasın. Eski
arkadaşı Mustafa bir doktor olarak onun tüm kaprislerine katlanmakta,
korkularını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır. Azmi bir gün Mustafa’nın
telefonda söylediklerini duyar. Bu konuşmaya göre Azmi’nin en fazla iki ay ömrü
kalmıştır. Azmi bu kısıtlı sürede geçmişi nasıl telafi edeceğinin ve ailesine
nasıl bir gelecek bırakacağının derdine düşer. Bütün bu organizasyon süresince
işler çığırından çıkar.
Dürüst olmak gerekirse film olağanüstü bir fikirle yola
çıkmıyor. Benzeri temaya sahip pek çok film izledik bu güne kadar. Hayat Sana
Güzel, büyük ölçüde naif diyebileceğimiz güldürü ögelerine dayanıyor. Öte
yandan, alışageldiğimiz kalıpların dışına çıkamıyor; yanlış anlamalar, abartılı
tepkiler, saf kadınlar, kurnaz erkekler... Hal böyle olunca da film çok da
orijinal gelmiyor izleyicisine.
Filmin en önemli kozlarından biri oyunculuk. Deneyimli oyuncu
Şevket Çoruh başrolü üstleniyor. Ben oyuncunun çok daha iyi bir performans sergileyebileceğini
düşünüyorum. Ancak, filmde oyuncunun canlandırdığı Azmi Yapıcı medyada
benzerlerine çok rastladığımız sonradan görme zenginlerin vasat bir parodisi
olmaktan öteye gidememiş. Azmi’nin karısını oynayan Hande Katipoğlu saf ve
sadık Behiye rolünde fena bir performans sergilemiyor. Taner rolünde Timur Acar
da iyi. Filmde beni en çok şaşırtan oyuncu Tuba Ünsal oldu. Öyle ki başlangıçta
onu tanımakta güçlük çektim. Aptal ama buna karşın kurnaz olmaya çalışan,
estetik mucizesi Nurcan rolünde oldukça iyiydi. Tamamen karikatürize edilmiş
bir tipi canlandırmasına karşın ben oyuncunun performansını eğlenceli buldum. Azmi’nin
annesi rolünde izlediğimiz Dilber Ay ise adeta filmin içine yerleştirilmiş bir
yabancılaştırma efektiydi. Gerek makyajıyla, gerek oyunculuğuyla filmde
canlandırdığı role hiç mi hiç uymuyordu.
Filmin teknik özelliklerine dair söyleyebileceğimiz bir şey yok.
Bir iki sahnede ihtiyaç duyulan özel efektler ortalama bir başarıyla
kotarılmış. Bir kaç boğaz manzarası da filmde şık duruyor. Ancak görsellik,
müzik, ses gibi konularda izleyiciyi etkileyecek bir yanı yok. Temiz bir iş o
kadar.
Hayat Sana Güzel hakkında bence fazla söze gerek yok; film başka
bir seçeneğiniz yoksa kafa boşaltmak için iyi bir seçenek olabilir.