TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

25 Şubat 2016 Perşembe

CAROL

10.02.2016

CAROL / CAROL (Todd Haynes /2016)

Geçen hafta Diriliş ile Oscar ödül töreni adayları hakkında konuşmaya başlamıştık. Bu hafta da kuralı bozmayıp yine bir başka aday hakkında konuşalım. Yönetmenliğini Todd Haynes’in yaptığı, Cate Blanhcett gibi yaşayan bir efsanenin başrolde yer aldığı Carol, 5 Şubat’tan bu yana vizyonda. Film Oscar’da olduğu kadar BAFTA’da yani British Academiy of Film and Television Arts ödülleri için de hayli iddialı bir aday. Carol’ın Oscar’da 6, BAFTA’da 4 adaylığı var. Her iki festivalde de Cate Blanchett En İyi Kadın Oyuncu dalında aday. Gelin şimdi önce filmin konusuna değinelim, ardından da diğer detaylar üzerinde duralım.

Carol 1950’li yılların Amerika’sında yaşamakta olan tek çocuklu evli ve varsıl bir kadındır. Carol mutsuz olduğu evliliğini sonlandırmak üzeredir. Ancak kocası ondan ayrılmaya çok gönüllü değildir. Carol’u engellemek için pek çok yolu dener. Carol’un Christmass alış verişi için gittiği mağazada tanıştığı satış danışmanı Therese ile arasında bir yakınlaşma olur. Farklı bir yönelime sahip olan Carol böylece kocasının eline koz vermiş olur. Acaba Carol boşanmayı başarabilecek midir? Carol ve Therese arasında bir ilişki mümkün müdür? Todd Haynes’in yönettiği Carol, ana akım sinemada örneğine çok da fazla rastlamadığımız bir konuya odaklanıyor; kadın eşcinselliğine. İsterse güldürü filmlerinin bir parçası olsun, isterse dramanın, erkek eşcinselliğinin temsiline sinemada daha çok denk geliyoruz. Ama Mavi En Sıcak Renktir’den bu yana ve onun da öncesinde çok fazla kadın eşcinselliğini konu edinen filme denk gelmedik, özellikle de ana akım sinemada. Bu anlamda Carol için genel çizgiyi bozan bir film denebilir. Öte yandan, filmde olayların geçtiği dönem olan 1950’ler, her zaman muhafazakar olan Amerikan toplumunun, en muhafazakar dönemlerinden biri. Böyle bir ortamda farklı yönelimdeki bireylerin toplumsal yaşam içinde kimliklerini özgürce dışa vurabilmeleri neredeyse olanaksız. Dolayısıyla, film o dönemlerin baskısını görmemiz açısından da hayli betimleyici. Filmde diğer bir konu ise hala güncel erkek egemenliği meselesi. Karısının kendisini terk etmesini kaldıramayan Harge’ın ona sevgisini bahane ederek Carol üzerinde kurduğu baskı ve tehditler de filmin önemli konularından biri.
Benzer hikayeleri neredeyse her gün gazetelerin 3. sayfasında okuduğumuzu düşünürsek filmin bizler için farklı bir anlam taşıdığını söylemek yanlış olmaz sanırım. Dolayısıyla film bir çok ilginç yöne sahip.

Filmin sinematografisi oldukça başarılı. Her çerçeve için ayrıca düşünülmüş adeta. Görüntü yönetmeni Edward Lachman harika bir iş çıkarmış. Aydınlatma yardımıyla oldukça dramatik görüntüler elde edilmiş. Filmin soundtrack’i dönemle son derece uyumlu. Billie Holiday, Teddy Wilson, The Clovers, Jo Stafford, Helen Foster ve The Rovers gibi dönemin sanatçılarının şarkıları filme ruh katıyor. Dekor ve kostümler son derece başarılı. O dönemin atmosferini vermek adına çok özenli çalışılmış. Göze batan hiçbir detay yok. Sanat yönetmeni Jesse Rosenthal’ı kutlamak gerek bu özenli çalışmasından dolayı. Filmin en iyi kostüm ve müzik kategorilerinde Oscar’a aday olması şaşırtıcı değil gerçekten.

Carol’ın en güçlü yanlarından bir diğeri oyunculuk. Bana göre artık rahatça yaşayan efsane unvanı alabilecek bir oyuncu olan Cate Blanchett Carol rolünde yine olağanüstü bir performans sergilemiş. Sanırım Cate Blanchett’in üstesinden gelemeyeceği bir rol yok. Bana kalırsa Oscar’da da BAFTA’ta da en güç adaylardan biri. Therese rolünde izlediğimiz genç oyuncu Rooney Mara sessiz ve derinden ilerleyen oyunculardan biri. Filmdeki görünümüyle Audrey Hepburn’ün ilk zamanlarını anımsattı bana. Oyuncu Oscar’da en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında aday.


Kısaca Todd Haynes imzalı Carol cidden dikkat çekici bir yapım. Şu an şehrimizde iki salonda oynamakta. Kaçırmayın derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder