10.02.2016
CAROL / CAROL (Todd Haynes /2016)
Geçen hafta Diriliş ile Oscar ödül töreni adayları
hakkında konuşmaya başlamıştık. Bu hafta da kuralı bozmayıp yine bir başka aday
hakkında konuşalım. Yönetmenliğini Todd Haynes’in yaptığı, Cate Blanhcett gibi
yaşayan bir efsanenin başrolde yer aldığı Carol, 5 Şubat’tan bu yana vizyonda.
Film Oscar’da olduğu kadar BAFTA’da yani British Academiy of Film and
Television Arts ödülleri için de hayli iddialı bir aday. Carol’ın Oscar’da 6,
BAFTA’da 4 adaylığı var. Her iki festivalde de Cate Blanchett En İyi Kadın
Oyuncu dalında aday. Gelin şimdi önce filmin konusuna değinelim, ardından da
diğer detaylar üzerinde duralım.
Carol 1950’li
yılların Amerika’sında yaşamakta olan tek çocuklu evli ve varsıl bir kadındır.
Carol mutsuz olduğu evliliğini sonlandırmak üzeredir. Ancak kocası ondan
ayrılmaya çok gönüllü değildir. Carol’u engellemek için pek çok yolu dener.
Carol’un Christmass alış verişi için gittiği mağazada tanıştığı satış danışmanı
Therese ile arasında bir yakınlaşma olur. Farklı bir yönelime sahip olan Carol
böylece kocasının eline koz vermiş olur. Acaba Carol boşanmayı başarabilecek
midir? Carol ve Therese arasında bir ilişki mümkün müdür? Todd Haynes’in
yönettiği Carol, ana akım sinemada örneğine çok da fazla rastlamadığımız bir
konuya odaklanıyor; kadın eşcinselliğine. İsterse güldürü filmlerinin bir
parçası olsun, isterse dramanın, erkek eşcinselliğinin temsiline sinemada daha
çok denk geliyoruz. Ama Mavi En Sıcak Renktir’den bu yana ve onun da öncesinde
çok fazla kadın eşcinselliğini konu edinen filme denk gelmedik, özellikle de
ana akım sinemada. Bu anlamda Carol için genel çizgiyi bozan bir film
denebilir. Öte yandan, filmde olayların geçtiği dönem olan 1950’ler, her zaman
muhafazakar olan Amerikan toplumunun, en muhafazakar dönemlerinden biri. Böyle
bir ortamda farklı yönelimdeki bireylerin toplumsal yaşam içinde kimliklerini özgürce
dışa vurabilmeleri neredeyse olanaksız. Dolayısıyla, film o dönemlerin
baskısını görmemiz açısından da hayli betimleyici. Filmde diğer bir konu ise
hala güncel erkek egemenliği meselesi. Karısının kendisini terk etmesini
kaldıramayan Harge’ın ona sevgisini bahane ederek Carol üzerinde kurduğu baskı
ve tehditler de filmin önemli konularından biri.
Benzer hikayeleri
neredeyse her gün gazetelerin 3. sayfasında okuduğumuzu düşünürsek filmin
bizler için farklı bir anlam taşıdığını söylemek yanlış olmaz sanırım.
Dolayısıyla film bir çok ilginç yöne sahip.
Filmin
sinematografisi oldukça başarılı. Her çerçeve için ayrıca düşünülmüş adeta.
Görüntü yönetmeni Edward Lachman harika bir iş çıkarmış. Aydınlatma yardımıyla
oldukça dramatik görüntüler elde edilmiş. Filmin soundtrack’i dönemle son
derece uyumlu. Billie Holiday, Teddy Wilson, The Clovers, Jo Stafford, Helen
Foster ve The Rovers gibi dönemin sanatçılarının şarkıları filme ruh katıyor. Dekor
ve kostümler son derece başarılı. O dönemin atmosferini vermek adına çok özenli
çalışılmış. Göze batan hiçbir detay yok. Sanat yönetmeni Jesse Rosenthal’ı kutlamak
gerek bu özenli çalışmasından dolayı. Filmin en iyi kostüm ve müzik
kategorilerinde Oscar’a aday olması şaşırtıcı değil gerçekten.
Carol’ın en güçlü
yanlarından bir diğeri oyunculuk. Bana göre artık rahatça yaşayan efsane unvanı
alabilecek bir oyuncu olan Cate Blanchett Carol rolünde yine olağanüstü bir
performans sergilemiş. Sanırım Cate Blanchett’in üstesinden gelemeyeceği bir
rol yok. Bana kalırsa Oscar’da da BAFTA’ta da en güç adaylardan biri. Therese
rolünde izlediğimiz genç oyuncu Rooney Mara sessiz ve derinden ilerleyen
oyunculardan biri. Filmdeki görünümüyle Audrey Hepburn’ün ilk zamanlarını
anımsattı bana. Oyuncu Oscar’da en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında aday.
Kısaca Todd Haynes
imzalı Carol cidden dikkat çekici bir yapım. Şu an şehrimizde iki salonda
oynamakta. Kaçırmayın derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder