03.02.2016
DİRİLİŞ / THE REVENANT (Alejandro Gonzales Inarritu /2016)
28 Şubat’ta gerçekleştirilecek 88. Akademi Ödül töreni,
nam-ı diğer Oscar ödül töreni yaklaştıkça hem Oscar adayları bir bir salonlarda
boy göstermeye başlıyor hem de ödüllerin kimlere gideceği tartışılıyor. En iyi
film dalının adayları arasında daha önceki aylarda vizyona girmiş ve burada
üzerinde durduğumuz Mad Max ve Marslı da
var. 22 Ocak’tan itibaren vizyonda olan The Revenant yani Dirliiş de güçlü
adaylardan biri. Diriliş’in Meksikalı yönetmeni Alejandro Gonzales Inarritu’yu
anımsayacaksınız. Birdman filmiyle Oscar’da en iyi yönetmen, en iyi film ve en
iyi özgün senaryo ödüllerini almıştı geçen yıl. Inarritu’nun yeni filmi Diriliş
bu sene en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi sinematografi, en iyi erkek
oyuncu, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi ses kurgusu başta olmak üzere 10
dalda aday. Özellikle sosyal medyada biraz espri konusu olan Leonardo
DiCaprio’nun bu kez ödül alıp alamayacağı da tartışılan konulardan biri.
Karşımızda güçlü bir film var anlayacağınız. Üstelik Michael Punke’ın The
Renevant: A Novel Of Revenge isimli romanından uyarlanan film gerçek bir öyküye
dayanıyor. Hal böyle olunca film bir çok yönüyle merak uyandırıyor. Gelin şimdi
film hakkında konuşalım.
Yıllardan 1823.
Amerika. Kürk satışı yapan bir kuruluşun yaklaşık 40 kadar çalışanı çetin kış
koşullarında avlanmaktadır. Bölgeyi çok iyi bilen Hugh Glass onlara kılavuzluk
etmektedir. Hem Amerikan yerlileri, hem de Fransız birlikleri bu yolculuğu daha
da tehlikeli hale getirmektedir. Ree’lerin saldırısına uğrayan gruptan geriye
Glass’ın sayesinde 10 kişi kalır. Gizlendikleri bir köşede Glass bir boz ayının
saldırısına uğrar ve ölümcül darbeler alır. Ekibin sorumlusu yüzbaşı Anderson
iki adamını Glass’ın başında bırakır ve yola koyulur. Geriye bıraktıklarından
isteği, ölmesi halinde Glass’ı düzgün, saygın bir biçimde gömmeleridir. Ancak geride
kalanlardan Fitzgerald bu söze sadık kalmaz. Fitzgerald’ın bu ihaneti yanına
kalacak mıdır? Karşımızda 2 saat 36
dakikalık uzun bir film var ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki hiç farkına
varmadan bu süreyi geride bırakıyorsunuz. Öncelikle filmin görüntüleri
olağanüstü. Hem mekanlar çok etkileyici hem de görüntü yönetmenliği konusunda
şahane bir iş çıkmış. Özellikle dar açıyla çekilen görüntüler gerilimi
artırıyor.
Dolayısıyla
Diriliş’in sinematografi dalında aday
gösterilmesi tesadüf değil. Pek çok ses getiren işe imza atmış olan görüntü
yönetmeni Emmanuel Lubezki çok başarılı bir iş çıkarmış. Olayların geçtiği
mevsimin, o zorlu şartların bütün detaylarını hissedebiliyorsunuz perdenin
karşısında.
Filmin güçlü bir
senaryosu var. Hugh Glass’ın hayatta kalma mücadelesi ve intikam isteği
senaryonun omurgasını oluşturuyor ama Fransız kolonicileri ve Amerikan
yerlileriyle ilgili ilerleyen yan öykülerde Amerikan tarihine derin bir
eleştiri var. Klasik westernler yoluyla bize öğretilen tarihten çok farklı bir
bakışa sahip film. Inarritu’nun Bıtuful’da da Birdman’de de hissettiğimiz
mistik bir anlatımı var ve bunu seviyor. Bu filmde de sık sık düşler yoluyla
Glass’ın ölen eşinden mesajlar aldığını görüyoruz. Yani yönetmen alışkanlığını
sürdürmüş.
Filmdeki
oyunculuklara gelirsek. Hugh Glass’ı canlandıran Leonardo DiCaprio bence bu kez
Oscar’ın güçlü adaylarından biri. Çok zorlu bir performansın üstesinden
başarıyla gelmiş. Aynı biçimde Fitzgerald’ı canlandıran Tom Hardy de harika bir
performans sergilemiş. Tom Hardy’i en iyi film dalında aday olan filmlerden Mad
Max: Fury Road’un başrolünde izlemiştik geçen sezon. Tom Hardy Mad Max’teki
performansıyla değil belki ama Diriliş’teki oyunculuğuyla en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ına aday.
Bana kalırsa o da güçlü adaylardan biri.
Sözü fazla uzatıp,
dolaştırmayalım. Diriliş bu sezon mutlaka izlemeniz gerek filmlerden biri.
Kaçırmayın derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder