14.10.2015
MARSLI / MARSIAN (Ridley Scott/2015)
Ridley Scott Hollywood’un en deneyimli yönetmenlerinden biri. 1977’den bu yana
yönetmenlik yapan Scott aynı zamanda pek çok filminin de yapımcısı. İşte bu
usta yönetmen bu kez Marslı ile karşımızda. Tam da Mars’ta suyun bulunmasının
ardından vizyona giren film, hayli dikkat çekici. Gelin önce filmin konusuna
şöyle bir göz atalım.
Mars’ta görevli Hermes ekibi,
çıkan büyük bir kum fırtınası nedeniyle görevi sonlandırır. Fırtınadan
kurtulmaya çalışırlarken ekip arkadaşları Mark Watney’in öldüğünü düşünürler ve
onu geride bırakarak gezegenden ayrılırlar. Oysa, tamamen şans eseri Mark,
hafif bir yarayla kazadan kurtulmuştur. Ne var ki Mars’ta bir başına kalmıştır.
Uydu bağlantısı fırtına sırasında kesilmiştir. Yaşadığını kimse bilmemektedir.
Öğrenseler bile oraya ulaşmaları uzun zaman alacaktır. Bir sonraki göreve kadar
beklemesi halinde ise var olan yiyecek ve su stoku ona yetmeyecektir. Acaba
Mark bu imkansız görünen süreci atlatabilecek midir?
Konusuna baktığımızda oldukça
karamsar bir tablo ile karşılaşıyoruz. Ama Drew Goddard’ın elinden çıkan güçlü
senaryo ve bağlı olarak Mark karakteri bu karamsar tabloyu bertaraf ediyor. Mark,
başına gelen bu talihsizlik karşısında önce aklını, sonra bilgi birikimini ve
bilimsel becerisini kullanarak hayatta kalmayı başarıyor. Üreten, yoktan çıkış
yolları bulan bir insan olarak da hayata daha ümitle bağlanıyor. Bu da moralini
yüksek tutuyor. Filmde çok bariz biçimde bilimin, aklın yolunun kutsanışını
izliyoruz. Her zorluk karşısında bilim ve bilgi birikimi beraberinde çözümü
getiriyor. Yani filmin oldukça pozitivist bir duruşu var ki bence bu da
izleyiciye verilen doğru bir mesaj. Filmde takdir ettiğim bir başka nokta ise
geleneksel kadın erkek rollerini kırıyor olması. Mars’taki önemli bir görevi
yerine getirmeye çalışan ekibin liderinin kadın olması ve bu kadın karakterin
sorumluluğunun farkında olan, rasyonel kişiliği ve önemli anlarda kritik ama
doğru kararlar alması izleyiciye çok doğru bir mesaj veriyor.
Yalnızca ekip lideri Melissa
Lewis değil, filmin her kritik anında kadınların öne çıktığını görüyoruz. Üstelik
bu kadınlar ne kurban ne de seks objesi. Hepsi işinin ehli uzmanlar olarak
yazılmış karakterler. Açıkça, filmin bu yanını çok takdir ettim.
Marslı’da Mark karakteri her
ne kadar hayata tutunan, yılmayan, dolayısıyla izleyiciye umut aşılayan bir karakter
olsa da filmde gerilim hayli yüksek. Mark’ın gerçekten kurtulup
kurtulamayacağı, daha doğrusu nasıl kurtarılacağı, o noktaya kadar başına
nelerin geleceği izleyiciyi geren noktalar. Dolayısıyla, izleyicinin nabzını
yüksek tutan bir film Marslı.
Bunların dışında elbette
Hollywood’dan çıkan bir film olması nedeniyle artık olağan karşıladığımız bir
olay örgüsü filme egemen. Ekip üyelerinin Mark için geri dönmesi, Nasa
çalışanlarının Mars’ta mahsur kalan astronot için canla başla çalışması Amerika
Birleşik Devletlerinin onlarca yıldır süregiden politikalarıyla uyumlu. Filmde
Çin’in uzay araştırmaları enstitüsünün devreye girmesi ve Amerika ve Çin
arasında Mark’ı kurtarmak için gizli bir ittifakın gerçekleştirilmesi ise
oldukça anlamlıydı. Bana en uzak görünen sekans kurtarma operasyonunun tüm
dünyada naklen yayınlanması. Ulusal güvenlik anlamında önem oluşturan böyle bir
konunun tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşmesi bana çok mümkün görünmedi.
Filmdeki oyunculuklara da
özetle değinelim. Mark rolünde izlediğimiz deneyimli oyuncu Matt Damon rolünün
hakkını vermiş. Melissa Lewis rolünde izlediğimiz Jessica Chastain de ekip
lideri olarak oldukça iyi bir performans sergilemiş. Ekibin bilgisayar kurdu
Beth Johansonn rolünde izlediğimiz Kate Mara giderek ünlenen ve bu ünü hak eden
oyunculardan biri. Bana kalırsa onun adını da daha sık duyacağız bundan sonra.
Kısaca Marslı, Ridley Scott’ın
elinden çıkmış bir iş olarak hayli özenli ve sürükleyici bir film. Türün
meraklılarının kaçırmamasını öneririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder