TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

14 Kasım 2012 Çarşamba

SİYAH KUĞU / BLACK SWAN


03.03.2011
SİYAH KUĞU / BLACK SWAN (Yön. Darren Aranofsky)

Biliyorsunuz, Oscar ödülleri olarak anmayı yeğlediğimiz Akademi Ödülleri, geride bıraktığımız hafta sonu verildi. Açıkçası sonuçlarda hiçbir sürpriz yok. Bizim de burada sizinle daha önce konuştuğumuz olasılıklar gerçek oldu. Hatırlarsanız Colin Firth’ün Zoraki Kral’daki performansıyla bu kez Oscar’ı alacağını, Cristian Bale’in Dövüşçü’deki oyunuyla en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü garantilemiş olduğunu konuşmuştuk. Yine Dövüşçü’deki performansıyla Melissa Leo en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında adını andığımız oyunculardan biriydi. İşte Colin Firt’ün, Cristian Bale’in ödülleri ne kadar beklenen bir sonuçsa Natalie Portman’ın Siyah Kuğu’daki performansının da Akademiden ödüllendirilmeden dönme ihtimali neredeyse yoktu. Nitekim öyle de oldu.... Evet bu hafta sizinle Siyah Kuğu hakkında konuşacağız. Siyah Kuğu’nun yönetmeni, “Pi”, “Bir Rüya İçin Ağıt”, “Hayat Ağacı” ve “Güreşçi” gibi filmlerden tanıdığımız Darren Aranofsky. En iyi yönetmen, en iyi kurgu, en iyi film dallarında da Oscar’a aday olsa da Siyah Kuğu yalnızca Natalie Portman’ın aldığı ödülle yetinmek zorunda kaldı. Ancak başta Bafta olmak üzere filmin, yönetmenin, pek çok festivalden ödülle döndüğünü, ya da aday olduğunu belirtmek gerekir. Yani karşımızda kayda değer bir çalışma var.

Filmin konusunu şöyle özetleyebiliriz: Eski bir balerin olan annesiyle birlikte yaşayan ve yaşamı kelimenin tam anlamıyla baleden ibaret olan Nina, Kuğu Gölü balesinin seçmelerine katılır ve hem beyaz kuğuyu hem de siyah kuğuyu canlandırmak üzere başrolü alır. Kağıt üstünde, Nina’nın bale sahneleninceye dek yaşadığı zorlu süreç anlatılıyormuş gibi gözükse de, film katmanlı bir yapıya sahip. Nina’nın sanrıları, hırsı, azmi filme bir katman katarken, Nina’nın annesiyle ilişkisi başka bir okuma yapmaya olanak tanıyor. Filmin en etkileyici yanlarından biriyse Nina’nın gördüğü şeylerin ne kadar gerçek olduğu konusunda bizi de şüpheye düşürmesi. Bu açıdan filmin çok etkileyici bir anlatım dili olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Tabii bazı noktalara da açıklık getirmek gerek.

Örneğin, Siyah Kuğu bir balerinin öyküsünü anlatıyor göründüğü için, balenin üzerine yapışmış olan o estetik, zarif, görsel haz veren görüntülerle bezeli olduğunu düşündürebilir. Oysa, aksine, Siyah Kuğu oldukça karamsar, hatta depresif bir film. Yine alışkın olduğumuz dansla alakalı başarı öykülerine odaklanan, örneğin Flash Dance gibi filmlerin anlatı yapılarından çok uzak. Yani filmi izlerken bir başarı öyküsüne odaklanıp salondan mutlulukla ayrılma şansınız yok. Filme egemen olan bu depresif hava yalnızca olayın akışıyla alakalı değil. Yönetmenin seçtiği mekanlar, aydınlatma da bu duyguyu pekiştiriyor. Dar koridorlar, loş mekanlar filme klostrofobik bir hava veriyor.

Oyunculuk meselesine gelirsek… Sevgili dinleyiciler, siz de biliyorsunuz bizim oyuncularımız bir filmde bir enstrümanı gerçekten çaldıysa, bir şarkı söylediyse ya da İngilizce diyalogları olan birkaç sahnenin üstesinden geldiyse oyunculuk adına büyük başarı gösterdiklerine ilişkin haberler medyada hızla yayılır. Örneğin, en son Mehmet Günsür’ün Aşk Tesadüfleri Sever’de sahnede gitar çalıp şarkı söylemesi ya da Ata Demirer’in Eyvah Eyvah serisinde klarnet çalması medyada sık sık övgüyle gündeme geldi. Bu çabaları küçümsememekle birlikte bir karşılaştırmaya gittiğimde Avrupa ve özellikle Hollywood sinemasında yer bulmuş iyi oyuncuların çok daha üstün başarılara imza attıklarını görüyoruz. Kuşkusuz sinema sektörünün ne denli gelişmiş olduğu bu başarının belirleyicilerinden biri. İşte bizim öne çıkan oyuncularımızla Hollywood’un iyi oyuncuları arasındaki farkı Siyah Kuğu’da bir kez daha görme şansımız oldu. Sevgili dinleyiciler, Natalie Portman Siyah Kuğu’da gerçekten bale yapıyor. Her ne kadar bu konuda uzman olmasam da Portman’ın sahnedeki duruşu, ellerinin, yüzünün ifadesi onun bir balerin olduğu konusunda en ufak bir şüpheye yer bırakmıyor. Üstelik de dublor kullanmıyor. Onu bu performansta izlemek bana büyük bir zevk verdi ve oyuncuya saygı duydum. Oyunculuk anlamında filmin lokomotifi Natalie Portman olsa da Thomas Leroy rolünde izlediğimiz Vincent Cassel, Nina’nın annesi Erica Sayer’ı canlandıran Barbara Hershey de oldukça başarılı. Ama bana kalırsa filmin önemli bir potansiyele sahip oyuncusu Lily rolünde izlediğimiz Mila Kunis. Kunis Thats Seventies Show gibi komedi türü televizyon dizileriyle dikkat çekse de Siyah Kuğu’daki performansıyla sinemada hızla yükseleceğini gösterdi.

Kısaca, Siyah Kuğu yalnızca baleyle ilgili bir öykü anlatmayan, onun yanı sıra insan ruhuna derinlemesine bakan, cidden kayda değer bir film. Kaçırmamanızı öneririm.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder