TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

14 Kasım 2012 Çarşamba

X-MEN / X-MEN


09.06.2011
X-MEN / X-MEN (Matthew Vaughn/2011)

Hatırlarsanız geçen hafta Karayip Korsanları Gizemli Denizlerde üzerine konuşurken serinin bu son filminde ilk üç filmdeki hikayenin tamamlandığını ve devamı getirilebilecek yeni bir öykünün başladığını söylemiştim. Bu hafta yine vizyonda bir serinin son filmi var ve bu filmde de serinin önceki filmlerinden ayrışan kimi noktalar bulunmakta. Belki tahmin etmişsinizdir X MEN Birinci Sınıf bu hafta üzerine konuşacağımız film. Yönetmenliğini Matthew Vaughn’ın yaptığı, Bryan Singer ve Josh Scwartz’ın senaryosunu yazdığı film 1962’de soğuk savaş döneminde geçiyor. Gelin şimdi kısaca filmin konusuna ve daha sonra da filmde öne çıkan noktalara değinelim.

Profesör X ve Magneto başlangıçta bu isimleri almadan önce ve henüz güçlerinin yeni yeni farkına vardıkları ilk zamanlarda birbirine destek olan iki yakın arkadaştır. Ne var ki zamanla aralarında anlaşmazlıklar baş gösterir ve kendileri gibi olan diğer mutantlarla birlikte kutuplaşarak bitimsiz bir rekabetin kahramanı olurlar. Öncelikle X MEN Birinci Sınıf, X MEN efsanesinin başlangıcına dönüp karakterlerin henüz Profesör X ve Magneto ya da Mystique olmadan önceki hallerini görme şansını bize verdiği için ilgi çekici bir başlangıç yapıyor. Filmin bir diğer ilgi çeken yanı ise soğuk savaşın Profesör X ve Magneto arasındaki rekabete fon oluşturduğu öyküde Türkiye’nin adının da sık sık geçmesi. Filmde sözünü ettiğimiz bu karakterler nedeniyle elbette bir kutuplaşma söz konusu ama tipik, alışageldiğimiz bir iyi kötü çatışması oluşturulmamış. Bu tarz filmlerde pek de alışık olduğumuz bir yol değil bu kuşkusuz. Pek çok yorumda dile getirilen bir şeyi ben de yinelemek istiyorum. X MEN Birinci Sınıf Nükleer Savaş döneminde geçiyor ve dönemin soğuk savaş atmosferine alternatif bir tarih okumasıyla yaklaşıyor. Biraz liberal bir yaklaşımı olsa da bu durum daha önce sözünü ettiğimiz keskin hatlı olmayan iyi kötü ayrımıyla uyumlu. Bunun dışında serinin önceki bölümlerinde ve benzer filmlerde en çok karşılaştığımız şey aksiyonun dramatik yapının önüne geçmesidir.
Çoğunlukla özel efektler, tempolu bir kurgu derken görselliğe kendimizi kaptırıp, bazen tüm bunları niye izlediğimizi bile unutabiliriz. İşte X MEN Birinci Sınıf’ı serinin diğer filmlerinden ayıran nokta dramatik yapının en az görsellik kadar öne çıkması. Filmde karakterlerin tanıdığımız mutantlara dönüşme süreci böyle güçlü bir dramatik yapıyı zorunlu kılıyor ki bu da filmde başarılmış. Kuşkusuz bunda yönetmen ve senaristlerin başarısı kadar oyuncuların becerisi de etkili. Genç Profesör X yani Charles rolünde izlediğimiz İngiliz oyuncu James McAvoy yine çok başarılı. Kişisel olarak çok yetenekli bulduğum ve yakın tarihin yükselen değerlerinden biri olacağına inandığım James McAvoy’i Tolstoy’un son günlerini anlatan Son İstasyon ve Kiera Nightly ile başrolü paşlaştığı Kefaret filmlerinden anımsayacağınızı umuyorum. Eric yani Magneto rolünde izlediğimiz Michael Fassbender da rolünün hakkını vermiş. Filmde Mad Men dizisinden tanıdığımız January Jones’u Emma Frost rolünde izlemek de hayli keyifli.

X MEN Birinci Sınıf’ın özellikle gençlerin mutantlara dönüştüğü bölümüne kadar ki temposu ve genel olarak müzikleri filmi daha da izlenir kılıyor.

Kısaca, eğer gerek çizgi roman olarak gerekse film olarak X Men serisinden hoşlanıyorsanız ya da fantastik karakterlerin maceralerı ilginizi çekiyorsa X MEN serisinin bu en keyifli filmini kaçırmayın derim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder