TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

13 Aralık 2012 Perşembe

OPERASYON: ARGO / ARGO


08.12.2012
OPERASYON: ARGO / ARGO (Ben Affleck 2012)

Sizin de bildiğiniz gibi bir filmin senaryosuna pek çok şey kaynaklık edebilir. Senaryo bazen tamamen özgün olabilir bazense bir öykü, bir roman ya da daha önce çekilmiş başka bir film senaryoya ilham verebilir. Etik koşullar altında bu uyarlamalar ve esinlenmeler olağandır. Bazen de gerçek bir olay ve hatta bir gazete haberi bir senaryonun kaynağı olabilir. İşte 30 Kasım’da vizyona giren Operasyon: Argo gerçek bir olaydan yola çıkılarak çekilmiş bir film. Yönetmenliğini ise kendisini daha çok oyuncu kimliği ile tanıdığımız Ben Affleck yapıyor. Açık yüreklilikle söylemeliyim ki Ben Affleck’in daha önce çekmiş olduğu  Gone Baby Gone ve The Town filmlerini izlememiştim. Bu benim Ben Affleck’in yönetmen performansıyla ilk karşılaşmam. Filmin yapımcılığı Ben Affleck ile birlikte son dönemlerde kamera önünde olmaktan çok kamera arkasını tercih eden George Clooney üstleniyor. Bu arada Affleck filmin başrolünü de üstleniyor. Dolayısıyla, karşımızda Ben Affleck’in imzasını taşıyan bir film var. Film hakkında konuşmadan önce kısaca konusuna değinmek yerinde olacak.

1979 İran için ciddi bir dönüşümün yaşandığı bir yıldır. Şah Rıza Pehlevi’nin devrilmesinden sonra Ayetullah Humeyni başa geçer ve ciddi bir rejim değişimi yaşanır. Amerika Birleşik Devletleri kanser hastası olan Şah Rıza Pehlevi’ye sığınma hakkı verir ve bu Humeyni yandaşlarını kızdırır ve Tahran’daki Amerikan Büyükelçiliğini ele geçirip içerideki 52 Amerikalıyı rehin alırlar. Yalnız baskından önce içlerinden 6 kişi büyükelçilikten kaçmayı başarır. Ne var ki bu onları çok daha zor duruma sokar. Zira, büyükelçilikteki esirler diplomatik bir meselenin parçasıdır ve tüm dünyanın gözü onların üstündedir. Oysa o 6 kişi yokluklarının farkedilmesi halinde her an Amerika karşıtı İran’lılar tarafından öldürülme tehditi ile karşı karşıyadır. Onları İran’dan çıkaracak bir operasyon kaçınılmazdır ama nasıl? İşte Operasyon: Argo bu gerçek olaya dayanıyor. Senelerce gizli tutulan bu olay 90’lı yıllarda Bill Clinton döneminde açıklanıyor ve bu kurtarma operasyonunun iç yüzü bu film aracılığıyla izleyici ile buluşuyor.
  


Öncelikle filmin dönem duygusunu aktarma konusunda çok başarılı olduğunu vurgulamalıyım. Özellikle ilk bir kaç sekansda film kimi belge görüntülerle desteklenmiş. Ama kesinlikle bunlar filmin akışında yama gibi gözükmüyor; anlatıyı, atmosferi destekliyor. Kostüm ve dekorlar da yine döneme çok uygun. Ama hepsinden öte, sanki film olayın geçtiği dönemde çekilmişcesine bir his veriyor. Renkler, görüntüler HD görüntülere alışmış izleyiciyi şaşırtacak nitelikte. Kurmaca olan  filme sanki belgeselmiş ya da o an olanlara tanıklık ediliyormuş havası verilmiş. Filmin bu yanını beğendiğimi hemen belirtmeliyim. Öte yandan film elbette bu kurtarma operasyonu nedeniyle kendi üretildiği ülkeden yana, yani Amerika’dan yana bir duruş sergiliyor. Ama CIA’de ve diğer bürokratik kurumlarda nasıl hantal ve iki yüzlü bir yapının olduğuna da diyaloglar sayesinde tanık oluyoruz. Filmin sonunda ne kadar ciddi bir arşiv taraması yapıldığına ve oyuncu seçiminde sınırların nasıl zorlandığına ve bu konuda ne kadar başarılı olunduğuna tanık olacaksınız. Kişisel olarak oyuncuların gerçek karakterlere benzerliklerinden öte performanslarını da genel olarak başarılı buldum. Ancak, Ben Affleck ve Bryan Cranston kelimenin tam anlamıyla göz dolduruyorlar. Alan Arkin ve John Goodman’ın yeraldığı bölümlerse özellikle sinemayla ilgilenenler için hem ders niteliğinde, hem heyecanlı ve hem de çok eğlenceli.

Filmde belki de en dikkat çeken noktaysa ana akım sinemada böyle bir konuya sahip bir filmde kolaylıkla başvurulabilecek aksiyon sahnelerine neredeyse hiç yer verilmemesi. Ne öyle delice takip sahneleri, ne patlayan bombalar ne de gözümüze sokulan işkence sahneleri var. Ama iki saatlik filmde tempo hiç düşmüyor. Heyecanla izliyorsunuz. Bence Ben Affleck hakikaten çok iyi bir iş çıkarmış. Bana kalırsa bu film pek çok prestijli festivalden ve hatta Akademi ödüllerinden eli boş dönmeyecektir. En azından pek çok adaylığı olacaktır. İşte tüm bu nitelikleri nedeniyle şehrimizde yalnızca bir sinemada ve yalnızca bir salonda oynayan Operasyon: Argo’yu kaçırmamanızı salık veriyorum.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder