TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

31 Mart 2014 Pazartesi

KÖKSÜZ

20.03.2014

KÖKSÜZ (Yön. Deniz Akçay Katıksız)

 Zaman zaman değiniyorum; sinemanın en temel sıkıntılardan biri erkek hikayelerinin egemenliği. Gerek popüler filmlerde gerekse sanat filmi ya da festival filmi olarak tanımladığımız işlerde iyi ya da kötü olsun, olaylar erkekler üzerinden ilerliyor. Kadın karakterler ya o maceranın başlamasının nedeni olan sorun kaynağı, ya kurban ya da erkeğin uğruna dünyaları yıkacağı bir sevgi veya arzu nesnesi oluyor. Kadın karakter erkek karakterin eşlikçisi olarak filmin anlatısında var oluyor. Elbette bu kuralı yıkan yerli ve yabancı örnekler var. Örneğin geçen hafta üzerinde durduğumuz Aile Sırları filmi kadın karakterler üzerinde dönen bir öyküye sahipti. Geçen sene izlediğimiz Araf ve Gözetleme Kulesi’nde de ana karakterler kadındı. Tabii ana karakterin kadın olması filmin kadın filmi olarak anılmasını sağlamıyor. Ancak, yine de temsil anlamında olumlu gelişmeler bunlar. İşte 2013’te çeşitli festivallere katılan, kimilerinden ödülle dönen Köksüz bu hafta üzerinde duracağımız ve ana karakterlerin kadınlardan oluştuğu bir film. Filmin yönetmeni Deniz Akçay Katıksız ve Köksüz yönetmenin ilk uzun metraj filmi. Şimdi alışkın olduğumuz üzere önce filmin konusuna değinelim. Ardından film hakkında daha detaylı konuşalım.

Eşinin ölümüyle genç yaşta dul kalan Nurcan yaşadığı travmanın izini üzerinden atmak için kendini temizliğe vermiş, bir çeşit agorafobisi olan üç çocuk annesi bir kadındır. Büyük kızı Feride evin en temel geçim kaynağıdır. Ancak Feride, hem annesi onu ölen eşinin yerine, evin direği olarak konumlandırdığı için hem de annesinin agorafobisi nedeniyle dışarı çıkamaması nedeniyle kardeşleriyle ilgilenmek zorunda kalması, Feride’nin yaşının gerektirdiği sosyal yaşama girememesine neden olur. Bir gün Feride evleneceğini açıklar. Bu haber başta Nurcan olmak üzere herkesi şaşırtır... Filmin senaryosunu, aynı zamanda filmin yönetmeni de olan Deniz Akçay Katıksız üstlenmiş. Bana göre boşlukları olmayan, her karakterin tek tek biçimlendirildiği, güçlü bir senaryosu var filmin. Çok kalabalık bir kadrosu yok. Ama tüm karakterlerin birbiriyle bağını, ilişkisini anlamlı kılmamızı sağlayan bir yapı kurulmuş... Ailenin yaşadığı evin seçimini çok başarılı buldum. Filmde o yaşanmışlık duygusu kadar sınıfsal yapıya dair de bilgi ediniyoruz bu yaşam alanına bakarak.

Gerek yapım ekibine, gerekse karakterlere baktığımızda filmi kadın filmi olarak tanımlamak olanaklı gibi görünüyor. Sonuçta Feride’nin üzerinden tüm ailenin genç yaşlı tüm kadınlarını, kadın olmanın zorluklarını izliyor gibiyiz. Ne var ki ben Köksüz’ü bir kadın filmi olarak tanımlamakta çekimserim. Zira filmde yaşanan tüm olaylar, sıkıntılar babanın yokluğu nedeniyle oluşuyor. Yalnız filmdeki kadınların değil, bir ergen olarak İlker’in hırçınlıkları da babanın yokluğu ile ilişkili. İşte bu nedenle gönül rahatlığıyla “Köksüz bir kadın filmidir” diyemiyorum.

Filmin bana göre en güçlü yanı oyunculuk. Bana kalırsa Feride’yi canlandıran Ahu Türkpençe bugüne kadarki kariyerinde en başarılı performansını sergiliyor. İlker rolünde izlediğimiz Savaş Alp Başar da ilk oyunculuk denemesinden yüz akıyla çıkmış. Üstelik rolü gerçekten de zorlayıcı nitelikte. Ancak bana göre hepsinin üstünde bir performans Lale Başar’a ait. Nurcan rolünde Lale Başar’ı çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. Nurcan karakteri oyuncunun elinde, yaşayan, dokusu olan bir insana dönüşmüş tam anlamıyla.

Kısaca Köksüz bir ilk film olmasına karşın, Deniz Akçay Katıksız’ın başarılı bir başlangıç yaptığı, kadınlar etrafında dönen bir öyküye sahip, çok başarılı oyunculuklara tanık olabileceğiniz, Başka Sinema kapsamında izleyebileceğiniz bir film. Kaçırmamanızı salık veririm.