TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

20 Temmuz 2014 Pazar

İLK GÖRÜŞTE AŞK (Lisa Azuelos/2014) Spoiler içerir


11 Temmuz'da bir Fransız filmi vizyona girdi: İlk Görüşte Aşk. Sanıyorum yaz tatiline çıkamamış, evde bunalan kadın izleyicileri çekmek için bu ismi uydurdular. Zira filmin orijinal adı Quantum Love yani Kuantum Aşkı. Basbayağı bilimkurgu gibi algılanabilir filmin türü. Belki de ismi bu nedenle İlk Görüşte Aşk oldu. Lisa Azuelos filmin hem yönetmeni, hem yapımcısı, hem senaryo yazarı ve hem de oyuncusu. Yapmadığı iş yok gibi neredeyse. Daha önce  LOL ve Ne kadar Güzelsin isimli başka romantik komediler de yönetmiş. İlk Görüşte Aşk Azuelos'un üçüncü filmi. Filmin konusuna kısaca değinelim. Sonra da aklıma takılanları sizinle paylaşayım.

Julien, Elsa'nın yeni çıkan kitabını kutlamak için parti vermektedir. Partide Elsa'yı başarılı avukat Pierre ile tanıştırır. Birlikte güzel zaman geçiren Elsa ve Pierre'in aralarında bir çekim oluşur. Pierre mutlu bir evliliği olan bir adamdır. Elsa da yeni boşanmıştır ve 25 yaşında bir sevgilisi vardır. Üstelik Elsa'nın evli erkeklerle ilgili bir ilkesi vardır: Kadınlara o kadar saygı duymaktadır ki onlara saygısından kocalarına bakmaz bile. O nedenle iyi zaman geçirseler de birbirlerinden telefon numaralarını almazlar. Her şey orada, o gecede kalsın isterler. Ancak niyetleri bu olsa da kader ağlarını örer ve yeniden karşılaşırlar... Filmin belki de en ilgi çekici yanı kurgusu. Tam bir şeyler ilerliyor derken aslında bunun sadece karakterlerin imgelemi olduğunu görüyoruz. Kafa karıştırabilecek bu tür sıçramaların filmde üstesinden gelindiğini söyleyebilirim. 

Filmin bana göre en güzel yanlarından biri müzik seçimleriydi. Wax Tailor imzalı açılış şarkısı, Que Sera'nın çok hoş bir remixiydi ki cidden akılda kalıcı ve hoştu. Diğer müzikler de aynı özenle seçilmişti. Müzikler filmin önüne geçmese de varlıkları zevkle hissedildi tarafımdan.

Filmin başrol oyuncuları Sophie Marceau ve François Cluzet. François Cluzet'i en son Can Dostum'da zevkle izlemiştim. Sophie Marceau ise magazinel bir dille söyleyecek olursak, yıllara meydan okuyarak oyunculuk yapmaya devam ediyor. İlk Görüşte Aşk'ı izlerken aslında yaş almanın bir kadına ne kadar yakışabileceğini düşünmeden edemiyor insan. Hem Sophie Marceau hem de François Cluzet Fransız sinemasının gözde oyuncuları. Ancak ikisini bir araya getirmek doğru bir seçim miydi hala emin değilim. Nedense bana Nicolas Sarkozy ile Carla Bruni çiftini anımsattılar. Dolayısıyla, Elsa ve Pierre'in birbirlerinden güçlükle uzak durmalarına neden olan o çekim bana çok inandırıcı gelmedi. Tek başına Cluzet de, Marceau de perdeye yakışan oyuncular ama sanki bir arada pek olmamış gibi. Filmin yönetmeni Lisa Azuelos'u ise Pierre'in karısı Anne rolünde izliyoruz ve performansı hiç de fena değil. 

Peki film ne söylüyor? İşte izledikten sonra üstünden iki gün geçmiş olmasına karşın hala bu sorunun yanıtını net biçimde veremiyorum. Filmdeki Romeo ve Juliet değinmesini referans alırsak gerçek aşkın tamamlanmamış aşk olduğunu düşünüyor ve Pierre ve Elsa'nın ilişkisine de bu gözle bakmamız gerektiğine kanaat getiriyorum. Öte yandan, film Pierre karakteri aracılığıyla püriten ahlakı yeniden üreten bir model oluşturuyor. Gençliğinde yeterince hovardalık etmiş olan Pierre neden yeni bir macera için evliliğini bozsun ki? Evet Elsa onu etkilemiştir. Her dakika onu düşünmektedir ama evliliğin rehavetini bozmaya değer mi? İncir çekirdeğini bile doldurmayan şeyler için didişseler de karısını sevmektedir. Ayrıca ilgili bir baba olarak çocuklarına sonu sarsıcı bir boşanmayla bitebilecek bir süreç yaşatmak istememektedir. Film bu yanıyla erkek izleyiciye tehditkar bir biçimde parmak sallarken, bir nevi metal yorgunluğuna düşen evliliklerinde aldatılma ihtimalinin tedirginliğini yaşayan kadın izleyicilerin de takdirini kazanmak istiyor olasılıkla. Filmde Elsa ve Pierre'in hikayesini izlesek de film Pierre'den ve onun temsil ettiği muhafazakar değerlerden yana bir tavır sergiliyor sanki. Filmin sonunda Elsa ve Pierre'in bir araya gelememesi söz konusu muhafazakar değerlere körü körüne bağlı izleyiciyi mutlu etse de bence Elsa'ya iyilik ediyor. En az Pierre kadar ilgili bir ebeveyn olan, tek başına üç çocuk yetiştiren ve tanınan, başarılı bir yazar olan Elsa hem "kötü kadın" olmaktan kurtuluyor, hem de kendine daha çok yakışan genç, dinamik sevgilisine geri dönmek için şansı oluyor. Başka deyişle, filmin sonu mutsuz gibi görünse de Elsa'yı özgürleştiriyor. "Antika" Pierre de antika işiyle uğraşan karısı Anne'e kalıyor. 


Wax Tailor- Que Sera (Remix)