TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

21 Kasım 2014 Cuma

YILDIZLARARASI /INTERSTELLAR

13.11.2014
YILDIZLARARASI /INTERSTELLAR (Yön. Christopher Nolan/ 2014)

12 Kasım 2014’te tarihe geçecek bir olaya tanık olduk. Avrupa Uzay Ajansı tarafından hayatın oluşumuna dair bilgi toplamak için on yıl önce Dünyaya 41 km yaklaşan 67P kuyruklu yıldızına gönderilen Rosetta Ağustosta yıldıza ulaşmıştı. 12 Kasımda da Rosetta’nın iniş modülü Philae yıldıza indi. Bizler kendi gerçekliğimizde bunları yaşarken, Christopher Nolan da Yıldızlararası filmiyle bize yaşadıklarımızın çok daha ötesini hayal etmemizi sağlayan bir fantezi sundu. Aslında Yıldızlararası proje olarak yönetmen Steven Spielberg’e ait. Yönetmen bu film üzerinde 2006 yılında çalışmaya başlamış. Ancak, proje diğer çalışmalarıyla çakışınca filmin  çekimini kendisi bizzat Christopher Nolan’a önermiş. Yani Yıldızlararası çok yeni bir proje değil. Bana kalırsa Spielberg doğru bir seçim yapmış. Zira Nolan’ın daha önce yaptığı işlere baktığımızda fantezi yaratma konusunda usta olduğunu görüyoruz. Çektiği filmler arasında neler yok ki? Prestij’i ayrı bir yere koymak koşuluyla, Batman Kara Şövalye, Batman Kara Şövalye Yükseliyor, Başlangıç, 2013 yapımı Süperman... Üstelik yakında izleyeceğimiz Evrim ve Batman 5 de yönetmenin eğilimlerine uyan filmler. Dolayısıyla, özel efektleri anlatımın en etkili aracı yapmak, aksiyon, gerilim yaratmak yönetmenin en güçlü yanları. Bir bilim kurgu filmi olarak bakalım Yıldızlararası da aynı etkiyi veriyor mu? Bu sorunun yanıtını aramadan önce filmin konusuna kısaca bir göz atalım.

Eski bir uzay aracı pilotu olan Cooper artık dünyada kıtlık baş göstermeye başladığı için ziraatle uğraşmaktadır. Teknolojik araştırmalar, uzay araştırmaları artık önemini yitirmiştir. Önemli olan insanın yaşamını sürdürmesidir. Yıkıcı toz fırtınaları ve her yıl başka bir ekini yok eden küf, insanın dünyadaki yaşamını giderek imkansız hale getirmektedir. Yaşadıkları evde kızı Murph’ün tanık olduğu garip olayların araştırmasını yaparken, yolu araştırmaların tamamen gizli yürütüldüğü NASA’ya düşer. İnsanın yaşamını devam ettirebileceği başka bir gezegen var mıdır? Bu keşfe çıkacaklardan biri de eski uzay aracı pilotu Cooper olacaktır... Filmin anlatısı içinde herhangi bir  kesin tarih verilmese de teknolojik gelişmelerin fetişleştirildiği günümüzün çoktan geride kaldığını ve çağımızın günahını bizden sonra çekmeye başlayan nesillerin dönemine tanık olduğumuzu anlıyoruz. Toz fırtınaları, ekinleri yok eden küf ve kıtlık bana filmde hem tema olarak hem de görsel olarak Amerika Birleşik Devletlerinde 1901-1930 yılları arasında yaşanan toz fırtınalarını, kıtlığı yani Büyük Buhran Dönemi denilen dönemi anımsattı. Eğer tarih tekerrürden ibarettir sözünün doğruluğuna inanıyorsak filmde perdeye yansıyan bir Dünya da çok uzak değil demektir.

Film oldukça uzun. Zaten son dönemlerde izlediğimiz hemen her filmin süresi 2 saati geçiyor. Yıldızlararası’nın süresiyse 2 saat 49 dakika. Buna rağmen film izleyicinin ilgisini ayakta tutmayı başarıyor. Ancak kişisel olarak filmin ilk 2 saatini daha heyecanlı ve olması muhtemel olaylarla geçtiğini düşünüyorum. Filmde beklenmedik anlarda gelişen olaylarla, sık sık burun buruna gelinen ölüm tehlikesiyle izleyici olarak siz de yerinize adeta mıhlanıyorsunuz. Özellikle Dr. Mann’in daha önce inmiş olduğu gezegendeki olağanüstü dalgalar ve onların yıkıcılığı Wolfgang Petersen’in yönettiği Mükemmel Fırtına filminden sonra izlediğim en etkileyici dalga efekttiydi benim için. Tam da bu noktada bilimkurgu filmlerinin kaçınılmaz öğesi olan görsel efektlerin yerli yerinde olduğunu düşünüyorum. Bu arada unutmadan hemen filmdeki müzik kullanımına da değinmeliyim. Zira bu heyecanlı sahnelerin hepsinde kullanılan müziğin de çok büyük katkısı var.

Yıldızlarası’ndaki oyunculuğa gelirsek. Bu sefer oyuncuları övmekte biraz tutumlu davranacağım. Filmin lokomotif karakteri pilot Cooper dışında hiçbir oyuncunun performansı o kadar da etkileyici değildi. Cooper’ı canlandıran Matthew McConaughey zaten son bir kaç yıldır yükselişte. Filmde de iyi bir performans sergilemiş. Bir diğer iyi performans Cooper’ın 10 yaşındaki kızını canlandıran Mackenzie Foy’a ait. Sanırım gelecekte onun adını daha sık duyacağız. Aslında kadroda Michael Caine, Matt Damon gibi büyük isimler de var. Ancak belki de yan rollerde olmaları nedeniyle filmde çok etkili olamadıklarını düşünüyorum. Dr. Brand rolünde izlediğimiz Anne Hathaway’e gelince... Nedense kısacık saçlarıyla bana Yerçekimi’ndeki Sandra Bullock’u anımsattı. Bana kalırsa bu çağrışıma izin verecek bir görünümü kabul etmemeliydi. Film içindeki performansı da bence ortalamanın üstüne çıkamıyor.

Kısaca, özellikle türün meraklıları için Yıldızlararası izlenmeye değer bir film. Aksiyon anlamında başarılı. Ancak kişisel olarak dert edindiği şeyi yeterince güçlü biçimde ele almış mı, işte o konuda şüpheliyim.