TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

26 Ocak 2015 Pazartesi

WHIPLASH

20.01.2015
            WHIPLASH (Damien Chazelle/2015)

Biliyorsunuz, Akademi ödülleri için yani Oscar için adaylar açıklandı. Bunların arasında halihazırda Golden Globe başta olmak üzere pek çok festivalden ödülle dönmüş, pek çoğunda aday gösterilmiş bir film var ki şehrimizde de bir salonda oynuyor; WHIPLASH. Filmin, Oscar’da da 4 adaylığı var. Bunlar en iyi film, en iyi senaryo, en iyi yardımcı erkek oyuncu ve en iyi ses kurgusu. Filmin yönetmeni Damien Chazelle 1985 doğumlu çok genç bir yönetmen. Buna karşın Whiplash yönetmenin 3. uzun metraj filmi. Filmin senaryosu da Damien Chazelle tarafından yazılmış. Yani karşımızda iddialı bir film ve iddialı bir genç bir yönetmen var. Acaba Whiplash nasıl bir film? Gelin şimdi bunun üzerinde konuşalım.

Andrew, Amerika Birleşik Devletlerinin en başarılı ve prestijli müzik okulu olarak tanınan  Shcarffer Konservatuvarına gitmektedir. Andrew’un tutkusu çocukluğundan beri bateridir. Derslerden arta kalan zamanlarında saatlerce çalışmaktadır. Bu çalışma saatlerinden birinde konservatuvarın hem yetenek avcılığıyla hem de gaddarlığıyla tanınan hocası Terence Fletcher’la karşılaşır. Bir kaç gün sonra henüz genç bir öğrenci olmasına karşın Feltcher tarafından konservatuvarın yarışmalardaki başarılı yüzü olan studio band’e seçilir. Acaba studio band’e seçilmeiş olmak Andrew’ün hayal ettiği gibi mi olacaktır? Whiplash adını ünlü bir caz parçasından alıyor. Özellikle Hank Levy ile anılan parça, caz müziğinin zorlu performanslarından biri. Andrew’un seçildiği studio band’in repertuvarında yer alan parça ciddi bir bateri performansını da gerektiriyor. Bu açıdan filme adını vermesi şaşırtıcı değil. Ben Whiplash’i bir achievement yani zorlukların üstesinden gelerek başarıya ulaşma temalı bir film olarak tanımlıyorum. Spor ya da sanatı merkezine almış benzer temalı pek çok film var sinema tarihinde. Fame, Flash Dance, Rocky hemen aklıma geliveren filmler. Bana kalırsa en yakın tarihli örnek Black Swan. Ben Whiplash’le Black Swan’ın yarattığı atmosferi birbirine çok yakın buldum. Evet bir başarı durumu var ama bu başarıya ulaşmanın çok da ağır bedelleri var. Öte yandan, sanatçılar arasındaki rekabet ve ana karakterlerin ruh hallerine odaklanılması da bu iki filmi benim gözümde benzer kılıyor.
Yapım koşullarına bakacak olursak aslında Whiplash çok yüksek bütçeli bir film değil. 3 milyon 3 yüz bin dolara mal olmuş. Hollywood yapımlarının örneğin, bir kaç hafta önce üzerinde durduğumuz Exodus’un 140 milyon dolara mal olduğunu düşündüğümüzde Whiplash hakikaten çok düşük bütçeli bir film olma özelliği gösteriyor. Filmde ne özel efekt, ne alışageldiğimiz anlamda aksiyon var. Mekan sayısı kısıtlı. Buna karşın filmi baştan sona adeta gözünüzü bile kırpmadan izliyorsunuz. Belki patlayan bombalar, takip sahneleri yok ama özellikle Terence Fletcher ve başta Andrew olmak üzere orkestranın müzisyenleri arasındaki gerilim koltuğunuzda diken üstünde oturmanıza yol açıyor.

Filmin oyuncularının büyük çoğunluğu gerçek yaşamlarında da müzisyen. Zaten bana kalırsa film başka türlü çekilemezdi. Andrew’u canlandıran 24 yaşındaki Miles Teller, müzisyen olmamakla birlikte 16 yaşından beri davul çalıyor. Henüz oyunculuk kariyerinin başında olan oyuncu Rabbit Hole ile oyunculuğa başlamış. Oscar’da en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında aday gösterilen, Trence Flecther rolünde izlediğimiz J.K. Simmons’ı The Closer başta olmak üzere pek çok televizyon dizisinden ve Spiderman serisinden hatırlayacaksınız. Her iki oyuncu da bence karakterlerinin hakkını vermiş ve harika performanslar sergilemişler.

Sözü çok uzatmaya gerek yok. Whiplash bana göre kaçırılmaması gereken, çok başarılı bir film. İzlemenizi öneririm.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder