TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

1 Mart 2015 Pazar

THE IMITATION GAME: ENIGMA

26.02.2015
            THE IMITATION GAME: ENIGMA
(Morten Tyldum/2015)

Geçen hafta sonu 87. Akademi ödülleri, nam-ı diğer Oscar ödülleri sahiplerini buldu. Pek tabii herkesin kendi favorisi vardı. Liste yayınlayanlardan bir çoğu, favorim bu ama kesin ödülü şu alır diye yazmadan edemediler. Her zaman akademinin bir matematiği olduğu söylendi, yazıldı, çizildi. İşte o listelerde adı geçen hatta bir kaç dalda aday olan bir film şehrimizde geçen hafta vizyona girdi. Yönetmenliğini Morten Tyldum’un yaptığı Yapay Oyun ya da daha çok dillendirilen orijinal adıyla The Imitation Game: Enigma, aralarında en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu da olmak üzere 8 dalda aday gösterilen güçlü bir yapımdı. Ne var ki ödül gecesinden yalnızca en iyi uyarlama senaryo ödülüyle döndü. Gelin gerçek bir hikayeden uyarlanan filmin önce konusuna değinelim, ardından diğer detaylar üzerinde duralım.

Enigma, II. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın istihbaratını ayakta tutan en önemli şifreleme sistemidir. İngiliz hükümeti bu şifreyi çözecek bilim insanlarına ihtiyaç duyar. Zaten var olan ekibe dönemin genç ve parlak matematikçilerinden Alan Turing de katılır. Ancak Turing işinde çok başarılı olmakla birlikte sosyal olarak ekibe uyamaz. Bu noktada ona en büyük desteği, onun gibi üstün bir zekaya sahip olan Joan verir. Bir taraftan savaşın yıkıcılığı, bir taraftan hükümet ve ordunun baskısı, grupla tam anlamıyla uyum sağlayamama ve kimseyle paylaşamadığı sırrı nedeniyle Alan Turing büyük baskı altındadır. Acaba Enigmayı çözmek için geliştirdiği ve anlamlı bir biçimde Christopher adını verdiği makine işe yarayacak mıdır? Konusundan anlaşılacağı üzere film bir dönem filmi. II. Dünya Savaşının başlangıcında var olan gerginlik seziliyor. Kostüm, dekor, genel atmosfer dönemi tüm doygunluğuyla yansıtıyor. Sinematografisi başarılı. Filmde üç farklı zaman dilimi var. Turing’in ergenliğine, savaş yıllarındaki çalışmalarına ve 1950’lerin başında yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Bu dönemler bize flash backlerle aktarılıyor. Bu sayede Turing’in yaşadıkları ve karakteri hakkında daha fazla bilgi sahibi oluyoruz. Bu üç zaman dilimi dramatik yapıyı da canlı tutuyor, olayları tırmandırıyor. Dolayısıyla en iyi uyarlama senaryo ödülünü fazlasıyla hak etmiş bir yapım var karşımızda.

Filmin iddialı yönlerinden bir diğeri oyuncu kadrosu. Aslında başrol oyuncusu Benedict Cumberbatch 2003’ten bu yana filmlerde rol alıyor ama sanıyorum onun popülerleşmesinin asıl kaynağı televizyon için çekilen Sherlock Holmes uyarlamasındaki performansı oldu. Bu filmde oyuncunun Alan Turing’e can kattığı düşüncesindeyim. Satranç şampiyonu Hugh Alexander rolünde izlediğimiz Matthew Goode’yi Tek Başına Bir Adam filminden ve pek çok televizyon dizisinden hatırlayacaksınız. Son iki sezondur The Good Wife’da izliyoruz oyuncuyu. The Downton Abbey’nin oyuncularından Allen Leech’i de John Cairncross rolünde izliyoruz. Her iki oyuncunun da performanslarını başarılı buldum. Filmin ana kadroda yer alan tek kadın oyuncusu Keira Knightly’i ise çok başarılı buldum. Performansıyla göz dolduruyordu. Usta oyuncu  Charles Dance de Turing’e soluk aldırmayan sert komutan Denniston rolünde başarılıydı.

Filmin bana göre en etkileyici anları sonundaki sekanslardaydı. Filmin sonuna dair bilgi verip hevesinizi kaçırmak istemiyorum. Ama bu son bölümler oldukça dokunaklıydı.

Kısaca, The Imitation Game: Enigma bence izlenmesi gereken, başarılı bir yapım.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder