TRANSLATE. PLEASE TRY IT!

Bu Blogda Ara

25 Şubat 2016 Perşembe

BULANTI

08.10.2015

BULANTI (Zeki Demirkubuz/2015)

Zeki Demirkubuz 1994’te C Blok’la başladığı yönetmenliğe ara vermeden devam ediyor. Bizim sinemamızda böyle bir sürekliliğe sahip olmak çok da kolay değildir. Demirkubuz, dönemdaşları Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim, Yeşim Ustaoğlu, Reha Erdem gibi, sinemamızın yönünü değiştiren, kendi üslubunda filmler üreten önemli bir yönetmen. Demirkubuz 2012 yılında yönettiği Yeraltı filmiyle pek çok olumlu eleştiri almış, SİYAD tarafından En İyi Yönetmen Ödülüne layık görülmüştü. Zeki Demirkubuz bu kez Bulantı adını verdiği filmiyle karşımıza çıkıyor. Şehrimizde Başka Sinema kapsamında tek salonda gösterilmekte olan Bulantı’nın konusu şöyle:

Ahmet’in, eşi Elif’le bazı sorunları vardır. Kızı Yazgı’yı da alıp ailesinin yanına gitmek üzere yola çıkan Elif’in otobüsü kaza yapar ve Ahmet hem karısını hem de kızını kaybeder. Ne var ki, Ahmet hayatına kaldığı yerden, hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Ama gerçekten hiçbir şey değişmemiş midir?

Zeki Demirkubuz sinemasının hemen her filmde tekrar eden kimi özelliklerinin bu filmde de yinelendiğini görüyoruz. Demirkubuz, Dostoyevski’ye tutkuyla bağlı bir yönetmen. Ya doğrudan uyarlamalar ya da esinlenmeler yoluyla Dostoyevski’den besleniyor. Bulantı’da da bu kural değişmiyor. Yönetmen hem üniversitede edebiyat dersleri veren Ahmet’in dersinin içeriğiyle, hem de bizzat Ahmet karakteri aracılığıyla bu alışkanlığını yineliyor. Yönetmen, Ahmet karakterini bizzat kendisi canlandırmış. Zeki Demirkubuz neredeyse tüm filmlerinde kendini konumlandırıyor. Bu bazen, Bekleme Odası ve Bulantı’da olduğu gibi başrol, bazen figüratif bir rol ya da bir fotoğraf olabiliyor. Mesafeli, duygusuz ve bencil bir karakter olan Ahmet, Zeki Demirkubuz’un performansında ayrıksı durmuyor. Yönetmen çok deneyimli bir oyuncu olmadığı için onun zaman zaman yaşadığı tutukluk, Ahmet’in mesafesini perdeye yansıtmada işe yaramış. Dolayısıyla, bence yönetmen başrolü üstlenerek çok da yanlış bir şey yapmamış.


Zeki Demirkubuz genellikle kentin ve yaşamın kıyısında kalmış karakterlere odaklanır. Onun filmlerinde ekonomik koşullar ve eğitim bazında orta halli karakterlere bile zor rastlanır. Bu anlamda C Blok, İtiraf, Bekleme Odası,  Kıskanmak ve belki Yeraltı biraz farklıdır. Zira daha eğitimli, ekonomik olarak daha iyi koşullarda yaşayan karakterler üzerinden ilerler olaylar. Bulantı’da da hem eğitimli, hem de ekonomik olarak rahat koşullarda yaşayan Ahmet karakteri dikkat çekiyor. Sinemamızda on-on beş yıllık süre içinde, özellikle sanat sineması dendiğinde taşranın önemli bir vurgu noktası olduğunu görüyoruz. Bu anlamda Zeki Demirkubuz en azından kentli olmasa da kentte yaşayan, orta üstü karakterlere yönelerek bir farklılık yaratmaya çalışıyor diyebiliriz.

Zeki Demirkubuz’un filmlerinde öne çıkan niteliklerden bir diğeri aksiyonu yüksek olmayan, uzun planlardan oluşan ve gösterişten uzak bir sinema diline sahip olması. Bulantı’da da yönetmenin aynı sinema diline sadık kaldığını söylemeliyim.

Filmin senaryosunun fikir olarak iyi olduğunu düşünüyorum. Ama bazı noktalarda sarktığını, karakterin yaşadığı evrimi gerekçelendirme konusunda zayıf kaldığını düşünüyorum. Ama bu da Zeki Demirkubuz’un sinemasının temel özelliklerinden biri gibi görünüyor. Çünkü gerçekten de onun filmlerinde karakterlerin başlarına gelenleri, yaşadıklarını neden sonuç ilişkisiyle açıklamak zordur. Olaylar sadece olur. Bulantı’da da yine böyle olmuş diyebiliriz.

Filmin diğer oyuncuları Öykü Karayel ve Cemre Ebuzziya’nın performanslarını çok yeterli bulduğumu söyleyemeyeceğim. Belki de oyuncu yönetiminden kaynaklanan bir sorun olabilir, performanslarının çok da parlak olmaması. Eve temizliğe gelen ve en başından itibaren Ahmet’in yaşamına tanıklık eden Neriman rolünde izlediğimiz Şebnem Hassanisaughi’nin performansı ise nispeten daha iyi.


Kısaca Bulantı, sinemamızın önemli yönetmenlerinden biri olan Zeki Demirkubuz’un son filmi olması nedeniyle dikkati hak eden bir film. Eğer daha önce yönetmenin hiçbir filmini izlemediyseniz başlangıç yapmak için doğru bir seçim olmayabilir. Ama yönetmeni takip eden izleyicinin kaçırmaması gerektiğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder